Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
ability /əˈbɪl.ɪ.ti/ = NOUN: yetenek, beceri, yeterlik, güç, iktidar; USER: yetenek, yeteneği, yeteneğini, yeteneğine, becerisi

GT GD C H L M O
able /ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen; USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
accordingly /əˈkɔː.dɪŋ.li/ = ADVERB: göre, gereğince, bu nedenle, bu yüzden; USER: göre, buna göre, uygun, buna uygun, buna

GT GD C H L M O
accounting /əˈkaʊn.tɪŋ/ = NOUN: muhasebe, saymanlık; USER: muhasebe, muhasebesi, hesap, Accounting, İş Muhasebe

GT GD C H L M O
achieving /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek; USER: elde, ulaşmak, ulaşmada, sağlanması, ulaşma

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
actors /ˈæk.tər/ = NOUN: aktör, oyuncu, erkek oyuncu, katılımcı; USER: aktörler, aktörlerin, aktörleri, oyuncular, aktör

GT GD C H L M O
additional /əˈdɪʃ.ən.əl/ = ADJECTIVE: ek, ilave, ekstra, fazladan, katma, ilave edilen; USER: ek, ilave, ek bir, fazla, ayrıntılı

GT GD C H L M O
advance /ədˈvɑːns/ = VERB: ilerlemek, ilerletmek, geliştirmek, yükseltmek, gelişmek, ileri almak, öne sürmek, öne almak; NOUN: avans, ilerleme, gelişme, avantaj; USER: ilerlemek, ilerletmek, önceden, geliştirmek, ilerleme

GT GD C H L M O
advancing /ədˈvɑːn.sɪŋ/ = ADJECTIVE: ilerleyen; USER: ilerleyen, ilerlemektedir, gelişen, ilerleme, ilerliyor

GT GD C H L M O
advice /ədˈvaɪs/ = NOUN: tavsiye, danışma, öğüt, nasihat, fikir, akıl, uyarı; USER: tavsiye, öneriler, öneriler sağlar, danışma, tavsiyesi

GT GD C H L M O
aerospace /ˈeə.rə.speɪs/ = USER: havacılık, uzay, havacılık ve Uzay, Aerospace

GT GD C H L M O
afterwards /ˈɑːf.tə.wədz/ = ADVERB: sonra, daha sonra, sonradan, ondan sonra; USER: daha sonra, sonra, sonraki, sonradan, sonrasında

GT GD C H L M O
agree /əˈɡriː/ = VERB: anlaşmak, kabul etmek, kararlaştırmak, uymak, uyuşmak, hemfikir olmak, aynı fikirde olmak, razı olmak, yaramak, birleşmek, bağdaşmak; USER: anlaşmak, kabul, kabul ediyorum, kabul ediyorsunuz, fikirde, fikirde

GT GD C H L M O
aircraft /ˈeə.krɑːft/ = NOUN: uçak, uçaklar; USER: uçak, uçağı, uçağın, uçaklar, uçakları

GT GD C H L M O
aligned /ˌnɒn.əˈlaɪnd/ = VERB: sıralamak, dizmek, sıraya koymak, dizilmek, hizaya sokmak, sıralanmak; USER: hizalanmış, uyumlu, hizalı, hizalanır, hizalandığından

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allowing /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: izin, sağlayan, sağlar, izin veren, sağlayarak

GT GD C H L M O
allows /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan

GT GD C H L M O
almost /ˈɔːl.məʊst/ = ADVERB: neredeyse, hemen hemen, adeta, yaklaşık olarak, az kalsın, az daha; USER: neredeyse, hemen hemen, hemen, yaklaşık, adeta, adeta

GT GD C H L M O
alone /əˈləʊn/ = ADJECTIVE: yalnız, tek başına, kimsesiz; ADVERB: yalnız, tek başına, yalnız başına, bir başına; USER: tek başına, yalnız, başına, sadece, tek, tek

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
always /ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar; USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep

GT GD C H L M O
am /æm/ = USER: Zamanı, duyuyorum, ben, değilim, ÖS, ÖS

GT GD C H L M O
amazed /əˈmeɪzd/ = ADJECTIVE: şaşırmış, hayret etmiş; USER: hayran, hayret, şaşırdım, hayrete, şaşırıyorlar

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
analyzing /ˈæn.əl.aɪz/ = VERB: analiz etmek, çözümlemek, incelemek, araştırmak, tahlil etmek; USER: analiz, analizi, analiz etmek, analiz etme, analiz edilmesi

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
another /əˈnʌð.ər/ = ADJECTIVE: başka, farklı, ayrı, bambaşka, öbür; PRONOUN: başka, diğer, bir daha, bir tane daha, ayrı, başka bir tane, öbür; USER: başka, başka bir, bir, diğer, bir başka, bir başka

GT GD C H L M O
answers /ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme; VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak; USER: cevaplar, cevap, cevapları, yanıtlar, yanıt

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
app /æp/ = USER: uygulaması, app, uygulama, uygulamayı, uygulamasını

GT GD C H L M O
applications /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda

GT GD C H L M O
applied /əˈplaɪd/ = ADJECTIVE: uygulamalı, pratik; USER: uygulamalı, uygulanan, uygulanır, uygulanabilir, uygulandı

GT GD C H L M O
applies /əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak; USER: geçerlidir, geçerli, uygulanır, de geçerlidir, uygular, uygular

GT GD C H L M O
apply /əˈplaɪ/ = VERB: uygulamak, başvurmak, kullanmak, sürmek, yapıştırmak, müracaat etmek, uygun düşmek, uygun olmak, gitmek, ilgisi olmak, ilgili olmak; USER: uygulamak, geçerli, geçerlidir, uygulanır, uygulayın

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
area /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alan, alanı, alanında, alanda, area

GT GD C H L M O
areas /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alanlar, alanları, alanlarda, alanlarında, yerlerde

GT GD C H L M O
arm /ɑːm/ = NOUN: kol, dal, silâh, cephane, pazı, güç, koy, körfez, şube; VERB: donatmak, zırh giydirmek, sağlamak; USER: kol, kolu, kolunu, kolunun, koluna, koluna

GT GD C H L M O
around /əˈraʊnd/ = ADVERB: etrafında, etrafına, etrafta, çevrede, oraya buraya, bu civarda, arada burada; PREPOSITION: çevresinde, etrafında, etrafına, çevresine, sularında, aşağı yukarı; USER: etrafında, çevresinde, çevresindeki, yaklaşık, civarında

GT GD C H L M O
art /ɑːt/ = NOUN: sanat, beceri, ustalık, hüner, ressamlık, bilim dalı, kurnazlık, yaratıcılık, şeytanlık; ADJECTIVE: sanat, sanatsal; USER: sanat, Art, sanatı, sanatın, sanatının

GT GD C H L M O
articles /ˈɑː.tɪ.kl̩/ = NOUN: sözleşme, şirket sözleşmesi; USER: makaleler, yazılar, haberler, makaleleri

GT GD C H L M O
artifacts /ˈɑː.tɪ.fækt/ = NOUN: yapay doku, insan eliyle yapılmış şey, ilk insanların yaptığı sanat eseri; USER: eserler, eser, eserleri, eserlerin, eşya

GT GD C H L M O
artificial /ˌɑː.tɪˈfɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: yapay, suni, yapma, takma, sahte, yapmacık, eğreti; USER: yapay, suni, yapay bir, yapma

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
aspect /ˈæs.pekt/ = NOUN: görünüm, görünüş, yön, görüş, cephe, hal, çehre, tavır, bakım; USER: görünüm, görünüş, yön, yönü, boy

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
audio /ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme; USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik

GT GD C H L M O
automotive /ˌôtəˈmōtiv/ = ADJECTIVE: otomotiv, otomobil, arabalarla ilgili; USER: otomotiv, otomobil, automotive

GT GD C H L M O
autonomy /ɔːˈtɒn.ə.mi/ = NOUN: özerklik, otonomi; USER: özerklik, özerkliği, özerkliğe, otonomi, özerkliğini

GT GD C H L M O
available /əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar; USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli

GT GD C H L M O
back /bæk/ = NOUN: geri, arka, sırt; ADJECTIVE: geri, arka, arkadaki; ADVERB: geri, arkaya, geriye, geride, önce, geçmişe; USER: geri, arka, tekrar, sırt, back

GT GD C H L M O
background /ˈbæk.ɡraʊnd/ = NOUN: zemin, geçmiş, fon, arka plân, özgeçmiş, geçmiş deneyimler, sosyal çevre, geri plân; USER: geçmiş, fon, zemin, arka plan, arka

GT GD C H L M O
bad /bæd/ = ADJECTIVE: kötü, fena, bozuk, berbat, çürük, terbiyesiz, rahatsız, sahte, sert, küfürlü; NOUN: zarar, şanssızlık; USER: kötü, kötü bir, bad, fena, bozuk

GT GD C H L M O
balance /ˈbæl.əns/ = VERB: dengelemek, dengelenmek, dengede tutmak, dengeli olmak; NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum; USER: dengelemek, denge, dengesi, dengelemeye, dengesini

GT GD C H L M O
bases /ˈbeɪ.sɪz/ = NOUN: temel, baz, taban, üs, alt, esas, kaide, altlık, dayanak, dip, kök, depart, saha kenarı, başlangıç sayısı; USER: bazlar, üsleri, tabanları, üslerinden, üsler

GT GD C H L M O
battle /ˈbæt.l̩/ = NOUN: savaş, çatışma, mücâdele, dalaş; VERB: savaşmak, mücâdele etmek; USER: savaş, savaşta, savaşı, savaşa, battle

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
because /bɪˈkəz/ = CONJUNCTION: çünkü, dolayı, yüzünden, -diği için; USER: çünkü, nedeniyle, için, nedeni, nedeni

GT GD C H L M O
become /bɪˈkʌm/ = VERB: olmak, haline gelmek, yaraşmak, kesilmek, yakışmak, uymak, güzel durmak, -laşmak, -leşmek; USER: olmak, haline, hale, oldu, olur, olur

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
before /bɪˈfɔːr/ = ADVERB: önce, önceki, karşı, önde; PREPOSITION: önce, önünde, önüne, evvel, huzurunda, karşısında, önde; CONJUNCTION: önce; USER: önce, öncesi, daha önce, önceki

GT GD C H L M O
beginning /bɪˈɡɪn.ɪŋ/ = NOUN: başlangıç, baş, köken, kaynak; ADJECTIVE: başlangıç, ilk; USER: başlangıç, başlayan, başlıyor, başlamadan, başında, başında

GT GD C H L M O
being /ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı; USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın

GT GD C H L M O
believe /bɪˈliːv/ = VERB: inanmak, güvenmek, inancı olmak; USER: inanmak, inanıyorum, inanıyoruz, inanıyor, iman, iman

GT GD C H L M O
belt /belt/ = NOUN: kemer, kayış, kuşak, bölge, iklim kuşağı; VERB: kemer takmak, kemerlemek, kemerle dövmek, kuşanmak, hızlı gitmek, uçmak; USER: kemer, kemeri, kayış, kayışı, bant

GT GD C H L M O
best /best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf; ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde; VERB: yenmek, geçmek, alt etmek; USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
between /bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında; ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada; USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında

GT GD C H L M O
big /bɪɡ/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, kocaman, çok, iri, iri yarı, yüce, iri kıyım, kapı gibi, at gibi; ADVERB: büyük, çok, fazla, övünerek, yüce gönüllükle; USER: büyük, büyük bir, big, önemli, kocaman

GT GD C H L M O
billion /ˈbɪl.jən/ = NOUN: milyar; USER: milyar, milyar ABD, milyar dolar

GT GD C H L M O
bit /bɪt/ = NOUN: bit, gem, parça, uç, matkap, nebze, lokma, dizgin, kırıntı, bozuk para, eksik etek, delgi; USER: bit, biraz, bitlik, biti, gem

GT GD C H L M O
booth /buːð/ = NOUN: kabin, gişe, kulübe, satış pavyonu, çardak, baraka; USER: kabin, standında, stand, kabini, standı

GT GD C H L M O
brand /brænd/ = NOUN: marka, damga, tarz, nişan, namus lekesi, ayıp, usul, dağlanarak yapılan iz, buğdaypası, kızgın demir, mantar; VERB: dağlamak, damgalamak, markalamak, lekelemek, derin etki bırakmak, işlemek; USER: marka, markası, markanın, markasıyla, bir marka

GT GD C H L M O
breadth /bredθ/ = NOUN: genişlik, en, düşünce özgürlüğü, saha, uzaklık, mesafe, liberallik; USER: genişlik, genişliği, genişliğini, genişliğinin, genişliğine

GT GD C H L M O
bridge /brɪdʒ/ = NOUN: köprü, briç; VERB: köprü kurmak, köprü yapmak; USER: köprü, köprüsü, köprünün, bridge, köprüyü

GT GD C H L M O
bringing /brɪŋ/ = VERB: getirmek, kazandırmak, vermek, neden olmak, ikna etmek, razı etmek; USER: getiren, getirerek, getirmek, getiriyor, getirme

GT GD C H L M O
broader /brɔːd/ = USER: daha geniş, geniş, geniş bir, daha geniş bir, geniş kapsamlı

GT GD C H L M O
building /ˈbɪl.dɪŋ/ = NOUN: bina, inşa, yapı, inşaat, kurma, inşa etme, apartman; USER: bina, yapı, binanın, binada, inşaat

GT GD C H L M O
business /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: iş, işletmeniz, Business, işletme, ticari

GT GD C H L M O
businesses /ˈbɪz.nɪs/ = NOUN: iş, faaliyet, ticaret, işyeri, firma, ticarethane, mesele, alım satım, görev, konu; USER: işletmeler, işletmelerin, iş, işletme, işletmelere

GT GD C H L M O
but /bʌt/ = CONJUNCTION: ama, ancak, fakat, ki, oysa, hariç, başka, halbuki; ADVERB: sadece, yalnızca, yani, hiç olmazsa; NOUN: itiraz, karşı çıkma; USER: ama, ancak, fakat, değil, aynı, aynı

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
call /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek; USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır

GT GD C H L M O
called /kɔːl/ = ADJECTIVE: adlı, denilen; USER: denilen, adlı, denir, adlandırılan, adı, adı

GT GD C H L M O
came /keɪm/ = USER: geldi, gelen, çıktı, geldim, gelip

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
cannot /ˈkæn.ɒt/ = VERB: yapamamak, edememek, gücü yetmemek; USER: Yapamam, olamaz, yapamazsınız, yapamaz, değil mi, değil mi

GT GD C H L M O
career /kəˈrɪər/ = NOUN: kariyer, meslek, meslek hayatı, kariyer yapma, hız, meslekte başarı kazanma, sürat; VERB: koşmak, hız yapmak, dörtnala koşmak; USER: kariyer, kariyeri, kariyerine, Karriereende, kariyerinin, kariyerinin

GT GD C H L M O
careers /kəˈrɪər/ = NOUN: kariyer, meslek, meslek hayatı, kariyer yapma, hız, meslekte başarı kazanma, sürat; VERB: koşmak, hız yapmak, dörtnala koşmak; USER: kariyer, kariyerlerine, kariyerleri, kariyerlerini, kariyerlerinin

GT GD C H L M O
center /ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, orta, odak, punta, göbek, orta alan, santra, ılımlı kimse; VERB: ortalamak, ortaya gelmek, merkezde toplamak, merkezde toplanmak; USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde

GT GD C H L M O
ceo /ˌsiː.iːˈəʊ/ = USER: ceo, ICEcat, CEO'su, Genel Müdür, Genel Müdürü

GT GD C H L M O
change /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değiştirmek, değiştirebilirsiniz, değiştirin, değiştirme, değiştirebilir

GT GD C H L M O
chief /tʃiːf/ = NOUN: baş, şef, reis, amir, armanın en üst kısmı; ADJECTIVE: baş, ana, belli başlı, en üst rütbeli; USER: baş, başkanı, şefi, şef, müdürü

GT GD C H L M O
cio /ˌsiːaɪˈem/ = USER: cio, CIO'nun, CIO'su

GT GD C H L M O
city /ˈsɪt.i/ = NOUN: şehir, kent, şehir halkı, büyük kasaba; ADJECTIVE: kent; USER: şehir, şehrin, şehri, kent

GT GD C H L M O
clients /ˈklaɪ.ənt/ = NOUN: müşteri, müvekkil, hasta, alıcı, bağımlı ülke; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerine, müşterileri, istemcileri

GT GD C H L M O
collaboration /kəˌlæb.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: işbirliği, işbirlikçilik, birlik; USER: işbirliği, işbirliğini, işbirliğinin, birlikte, işbirliğiyle

GT GD C H L M O
collaboratively = USER: işbirliği, işbirliği içinde, ortaklaşa, işbirliği ile, işbirliğiyle

GT GD C H L M O
combat /ˈkɒm.bæt/ = NOUN: savaş, çarpışma, mücâdele; VERB: dövüşmek, çarpışmak, mücâdele etmek, savaş açmak; USER: mücadele, ile mücadele, mücadelede, mücadele etmek, savaşmak

GT GD C H L M O
combination /ˌkɒm.bɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: kombinasyon, bileşim, birleşim, birleştirme, birlik, karıştırma, bağlanma, kartel, sepetli motosiklet, tek parça çamaşır; USER: kombinasyon, kombinasyonu, arada, birleşimi, kombinasyonunu

GT GD C H L M O
combine /kəmˈbaɪn/ = VERB: birleştirmek, birleşmek, toplamak, kombine etmek, karışmak, kaynaştırmak, toplanmak; NOUN: birlik, kartel, uzlaşma; USER: birleştirmek, birleştirir, araya, kombine, birleştirebilirsiniz

GT GD C H L M O
come /kʌm/ = VERB: gelmek, ulaşmak, görünmek, buyurmak, ileri gelmek, orgazm olmak, tatmin olmak, tavır takınmak; NOUN: meni, sperma, bel; USER: gelmek, gelir, gelip, gelen, gel, gel

GT GD C H L M O
comedy /ˈkɒm.ə.di/ = NOUN: komedi, güldürü, komik olaylar; USER: komedi, Comedy, komedisi, Comedy En, Mizah

GT GD C H L M O
comes /kʌm/ = USER: gelir, geliyor, söz konusu, konusu, gelen, gelen

GT GD C H L M O
common /ˈkɒm.ən/ = ADJECTIVE: ortak, yaygın, genel, bilinen, müşterek, sıradan, adi, olağan, alışılagelmiş, bayağı, kaba, alelâde, kaba saba; NOUN: meydan, halka açık yer, park; USER: ortak, yaygın, sık, ortak bir, genel, genel

GT GD C H L M O
communicate /kəˈmyo͞onəˌkāt/ = VERB: iletişim kurmak, haberleşmek, bildirmek, anlatmak, nakletmek, bulaştırmak, bağlantılı olmak, temasa geçmek, geçirmek, birbirine açılmak, dertleşmek, içini dökmek; USER: iletişim kurmak, iletişim, iletişime, haberleşmek

GT GD C H L M O
communication /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, iletişimi, haberleşme, iletişimin, bağlantı

GT GD C H L M O
communications /kəˌmjuː.nɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: iletişim, haberleşme, bağlantı, irtibat, ulaşım, tebliğ, mesaj, kominikasyon, temas, haber, nakletme, yayma; USER: iletişim, haberleşme, iletişimi, iletişimleri, iletişimin

GT GD C H L M O
companies /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirketleri, şirketler, şirketlerin, şirket, şirketlerinin

GT GD C H L M O
company /ˈkʌm.pə.ni/ = NOUN: şirket, ortaklık, eşlik, arkadaşlık, bölük, misafir, topluluk, birlik, toplantı, tayfa; USER: şirket, şirketi, şirketin, firma, işletmenizi

GT GD C H L M O
complex /ˈkɒm.pleks/ = ADJECTIVE: karmaşık, kompleks, karışık, komplike, bileşik; NOUN: kompleks, site, blok, bileşik şey, karışık şey; USER: karmaşık, kompleks, kompleksi, karmaşık bir, karmaşıktır

GT GD C H L M O
compromises /ˈkɒm.prə.maɪz/ = NOUN: uzlaşma, ödün, taviz, uyuşma, ödün vererek anlaşmaya varma; USER: uzlaşma, uzlaşmalar, tavizler, ödün, taviz

GT GD C H L M O
conglomerate /kənˈɡlɒm.ər.ət/ = NOUN: holding, küme, çakıl kayaç, yığın; ADJECTIVE: çakıllı, toplanmış, yığılmış; VERB: yığılmak, kümelemek, yığmak, kümelenmek, holdingleşmek; USER: holding, konglomera, çakıltaşı, konglomerası, holdinglerinden

GT GD C H L M O
consider /kənˈsɪd.ər/ = VERB: düşünmek, dikkate almak, göz önünde bulundurmak, saymak, görmek, göz önüne almak, hesaba katmak, göz önünde tutmak, addetmek, saygı göstermek, fikrinde olmak; USER: düşünmek, düşünebilirsiniz, de düşünebilirsiniz, yerlerini de düşünebilirsiniz, dikkate

GT GD C H L M O
consistent /kənˈsɪs.tənt/ = ADJECTIVE: tutarlı, sürekli, istikrarlı, uygun, kalıcı, bağıntılı; USER: tutarlı, tutarlı bir, uyumlu, sürekli, istikrarlı

GT GD C H L M O
consultant /kənˈsʌl.tənt/ = NOUN: danışman, uzman doktor, mütehassıs; USER: danışman, danışmanı, danışmanlık, danışmanın, danışmanlığı

GT GD C H L M O
consulting /kənˈsʌl.tɪŋ/ = ADJECTIVE: danışman; USER: danışman, danışmanlık, Consulting, danışmanlığı, Danışma

GT GD C H L M O
consumed /kənˈsjuːm/ = VERB: tüketmek, harcamak, bitirmek, sarfetmek, ziyan etmek, yakıp kül etmek; USER: tüketilen, tüketilir, tüketilmesi, tüketilmektedir, tüketilmelidir

GT GD C H L M O
consuming /kənˈsjuː.mɪŋ/ = ADJECTIVE: tüketen, şiddetli, bitiren, yakan; NOUN: tüketme; USER: tüketen, alıcı, alan, alıcı bir, alıcıdır

GT GD C H L M O
conversations /ˌkɒn.vəˈseɪ.ʃən/ = NOUN: konuşma, görüşme, sohbet, söyleşi, cinsel birleşme; USER: konuşmaları, konuşmalar, görüşmeleri, konuşma, görüşmeler

GT GD C H L M O
core /kɔːr/ = NOUN: çekirdek, göbek, öz, iç, dolgu, meyve göbeği; VERB: göbeğini almak, içini çıkarmak; USER: çekirdek, temel, çekirdekli, ana, core

GT GD C H L M O
corners /ˈkɔː.nər/ = NOUN: köşe, açı, köşe atışı, kuytu, ücra yer, bölge, bucak, tekel oluşturma; VERB: köşeye sıkıştırmak, kıstırmak, ele geçirmek, köşe oluşturmak, köşe dönmek, virajı almak; USER: köşeler, köşeleri, köşe, köşelerinde, köşelerde

GT GD C H L M O
corporate /ˈkɔː.pər.ət/ = ADJECTIVE: tüzel, toplu, şirkete ait, birleşmiş; USER: tüzel, kurumsal, şirket, kurumlar, Corporate

GT GD C H L M O
cost /kɒst/ = NOUN: maliyet, fiyat, masraf, zarar, paha; VERB: mal olmak, tutmak, neden olmak, etmek; USER: maliyet, mal, maliyeti, maliyetli, pahalı

GT GD C H L M O
could /kʊd/ = VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak, konservelemek, kasede kaydetmek, kayıt yapmak, uzaklaştırmak, -ebilmek; USER: olabilir, ebil, could, could

GT GD C H L M O
course /kɔːs/ = NOUN: seyir, rota, yön, süreç, gidişat, pist, tabak, kur, akış; VERB: koşmak, akmak, koşturmak; USER: seyir, ders, Tabii, elbette, Tabii ki, Tabii ki

GT GD C H L M O
create /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturmak, oluşturabilirsiniz, yaratmak, oluşturun, oluştur

GT GD C H L M O
created /kriˈeɪt/ = VERB: oluşturmak, yaratmak, yapmak, meydana getirmek, atamak, neden olmak, yetki vermek; USER: oluşturulan, oluşturulur, oluşturulmuş, oluşturuldu, oluşturduğunuz, oluşturduğunuz

GT GD C H L M O
creativity /kriˈeɪ.tɪv/ = NOUN: yaratıcılık; USER: yaratıcılık, yaratıcılığı, yaratıcılıklarını, yaratıcılığın, yaratıcılığınızı

GT GD C H L M O
crm

GT GD C H L M O
customer /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, Musteri, müşterinin, Customer, müşteriye

GT GD C H L M O
customers /ˈkʌs.tə.mər/ = NOUN: müşteri, alıcı, tip, herif; USER: müşteri, müşteriler, müşterilerin, müşterileri, müşterilerine

GT GD C H L M O
cut /kʌt/ = VERB: kesmek, biçmek; NOUN: kesme, kesim, kesik, kesinti, indirim, pay, parça, yara; ADJECTIVE: kesilmiş, kesik; USER: kesmek, kesme, kesim, kesilmiş, kesilir

GT GD C H L M O
dame /deɪm/ = NOUN: kadın, bayan, hanım, yaşlı kadın, dam, karı, anaokulu, anaokulu müdiresi; USER: kadın, dame, kadınla yatmıyorum, bayan, hanım

GT GD C H L M O
data /ˈdeɪ.tə/ = NOUN: veri, bilgi, data, girdi, malumat; USER: veri, verileri, veriler, bilgileri, verilerin

GT GD C H L M O
day /deɪ/ = NOUN: gün, gündüz, zaman, dönem; USER: gün, günü, günlük, günün, günde, günde

GT GD C H L M O
decisions /dɪˈsɪʒ.ən/ = NOUN: karar, hüküm, sonuç, kararlılık; USER: kararlar, kararları, karar, kararların, kararlarını

GT GD C H L M O
deep /diːp/ = ADJECTIVE: derin, koyu, içten, ağır, aşırı, tok, şiddetli, yürekten, keskin, genişliğinde; NOUN: derinlik, karanlık; USER: derin, derin bir, deep, derinlik, koyu

GT GD C H L M O
deeper /diːp/ = USER: derin, daha derin, derin bir, daha derin bir, derine

GT GD C H L M O
defense /dɪˈfens/ = NOUN: savunma, koruma, korunma, davalı, sanık, savunma silahları, defans oyuncusu, himaye, doğrulama; USER: savunma, defansın, savunması, defense, defans

GT GD C H L M O
defined /diˈfīn/ = VERB: tanımlamak, belirlemek, belirtmek, tarif etmek; USER: tanımlı, tanımlanmış, tanımlanan, tanımlanır, tanımlandığı

GT GD C H L M O
definitely /ˈdef.ɪ.nət.li/ = ADVERB: kesinlikle, kesin olarak, kuşkusuz, elbette, tamamen, açıkça; USER: kesinlikle, mutlaka

GT GD C H L M O
deliver /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek; USER: teslim etmek, vermek, teslim, sunmak, sağlamak

GT GD C H L M O
delivering /dɪˈlɪv.ər/ = VERB: vermek, iletmek, dağıtmak, teslim etmek, kurtarmak, doğurtmak, serbest bırakmak, söylemek, atmak, devretmek

GT GD C H L M O
departments /dɪˈpɑːt.mənt/ = NOUN: bölüm, bölge, departman, daire, bakanlık, şube; USER: bölümler, bölümleri, bölüm, departmanları, bölümlerinde

GT GD C H L M O
depth /depθ/ = NOUN: derinlik, dip, yoğunluk, ahlâk azlığı, bilinçaltı, en derin nokta; USER: derinlik, derinliği, derinlemesine, derinliğini, derin

GT GD C H L M O
describes /dɪˈskraɪb/ = VERB: tanımlamak, anlatmak, betimlemek, tarif etmek, tasvir etmek, çizmek, ifade etmek; USER: açıklar, tarif, açıklanır, anlatılmaktadır, açıklanmaktadır

GT GD C H L M O
design /dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet; VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek; USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma

GT GD C H L M O
develop /dɪˈvel.əp/ = VERB: geliştirmek, gelişmek, ilerlemek, banyo etmek, şekillendirmek, tab etmek, açıklamak, ilgi göstermek, açınım yapmak, yükselmek, ün kazanmak; USER: geliştirmek, geliştirmeye, geliştirilmesi, geliştirme, gelişebilir

GT GD C H L M O
developed /dɪˈvel.əpt/ = ADJECTIVE: gelişmiş, bayındır; USER: gelişmiş, geliştirilen, geliştirilmiştir, geliştirilmiş, geliştirdi, geliştirdi

GT GD C H L M O
developing /dɪˈvel.ə.pɪŋ/ = ADJECTIVE: gelişen, ilerleyen; USER: gelişen, gelişmekte, gelişmekte olan, geliştirme, geliştirmek

GT GD C H L M O
development /dɪˈvel.əp.mənt/ = NOUN: geliştirme, kalkınma, gelişme, büyüme, site, tab etme, geliştirilmiş ürün, son durum; USER: gelişme, geliştirme, kalkınma, gelişimi, gelişim

GT GD C H L M O
deviating /ˈdiː.vi.eɪt/ = VERB: sapmak, saptırmak, ayrılmak, yoldan çıkmak; USER: sapma, sapan, ayrılan, bundan farklı, bundan farklı olan

GT GD C H L M O
device /dɪˈvaɪs/ = NOUN: cihaz, alet, makine, işaret, hile, arma, nişan, oyun, eğilim, istek; USER: cihaz, aygıt, cihazı, aygıtı, cihazın

GT GD C H L M O
did /dɪd/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yaptı, yaptım, mi, düşünüyorsunuz, did, did

GT GD C H L M O
different /ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer; USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli

GT GD C H L M O
differentiating /ˌdɪf.əˈren.ʃi.eɪt/ = VERB: farklılaştırmak, ayırt etmek, ayırdetmek, ayrım yapmak, fark gözetmek, farkı görmek; USER: ayırt, farklılaşan, ayırıcı, ayrımında, farklılaştırarak

GT GD C H L M O
difficult /ˈdɪf.ɪ.kəlt/ = ADJECTIVE: zor, güç, çetin, geçimsiz, inatçı, huysuz, titiz, çatal, belâlı, müşkülpesent, zor beğenen; USER: zor, zordur, zor bir, güç, zorlu, zorlu

GT GD C H L M O
direction /daɪˈrek.ʃən/ = NOUN: yön, yönetim, istikamet, talimat, yönetme, emir, açıklama, direktörlük, kumanda, alıcı adresi; USER: yön, yönde, yönü, yönünde, yönünü

GT GD C H L M O
discipline /ˈdɪs.ə.plɪn/ = NOUN: disiplin, bilim dalı, sıkı disiplin, otorite, denetim, baskı, sıkı düzen; VERB: yetiştirmek, disiplin sağlamak, cezalandırmak, disipline sokmak, terbiye etmek, yola getirmek; USER: disiplin, disiplini, disiplinin, disipline, disiplininin

GT GD C H L M O
disciplines /ˈdɪs.ə.plɪn/ = NOUN: disiplin, bilim dalı, sıkı disiplin, otorite, denetim, baskı, sıkı düzen; USER: disiplinler, disiplinleri, disiplinlerden, disiplinlerin, disiplinlerde

GT GD C H L M O
disparity /dɪˈspær.ə.ti/ = NOUN: eşitsizlik, farklılık, fark, uyumsuzluk; USER: eşitsizlik, farkı, farklılık, eşitsizliği, fark

GT GD C H L M O
disposal /dɪˈspəʊ.zəl/ = NOUN: yok etme, satış, kullanım, düzen, ortadan kaldırma, devir, emir; USER: yok etme, satış, bertaraf, imha, bertarafı

GT GD C H L M O
dive /daɪv/ = NOUN: dalış, dalma, pike, atlama, batakhane, yaylanarak atlama; VERB: dalmak, dalış yapmak, pike yapmak, atlamak, elini daldırmak, gömülmek, azalmak, düşmek; USER: dalış, Dive, dalışı, dalıştan, dalışın

GT GD C H L M O
diverse /daɪˈvɜːs/ = ADJECTIVE: farklı, çeşitli, değişik, türlü türlü; USER: çeşitli, farklı, çeşitlidir, çeşitli bir, farklı bir

GT GD C H L M O
do /də/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek; NOUN: do, hile, dalavere, dolandırıcılık, do-abbreviation, do, do; USER: yapmak, do, mutlaka, yapılması, mutlaka yapılması, mutlaka yapılması

GT GD C H L M O
does /dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi

GT GD C H L M O
doing /ˈduː.ɪŋ/ = NOUN: iş, şey, faaliyet, meydana getirme, zımbırtı; USER: iş, yapıyor, yaptığını, yaparken, yapmak, yapmak

GT GD C H L M O
done /dʌn/ = ADJECTIVE: yapılmış, tamam, olmuş, yorgun, iyi pişmiş, bıkmış, uygun, kabul edilebilir, aldatılmış; USER: yapılmış, yapılır, yapılan, yapılabilir, yapılması, yapılması

GT GD C H L M O
doubt /daʊt/ = NOUN: şüphe, kuşku, güvensizlik, endişe, kararsızlık, tereddüd; VERB: kuşkulanmak, şüphe etmek, emin olmamak, şüphesi olmak, kararsız olmak, güvenmemek; USER: şüphe, şüpheliyim, şüphesiz, sanmıyorum, kuşku

GT GD C H L M O
drawing /ˈdrɔː.ɪŋ/ = NOUN: çizim, çekme, resim, çizme, çizgi, taslak, eskiz, resim taslağı; USER: çizim, çizimi, çekme, çizerek, çizmek

GT GD C H L M O
dual /ˈdjuː.əl/ = ADJECTIVE: çift, ikili, iki; USER: çift, ikili, Dual, iki, çifte

GT GD C H L M O
each /iːtʃ/ = ADJECTIVE: her, her bir; PRONOUN: her biri, tanesi; USER: her, her bir, her biri, her biri

GT GD C H L M O
easy /ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest; USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay

GT GD C H L M O
education /ˌed.jʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: eğitim, öğretim, öğrenim, terbiye, eğitimbilim; USER: eğitim, eğitimi, öğretim, eğitimin, eğitime

GT GD C H L M O
email /ˈiː.meɪl/ = USER: e-posta, email, posta, posta

GT GD C H L M O
empathy /ˈem.pə.θi/ = NOUN: empati, başkasının duygularını anlama; USER: empati, empatinin, empatiyi, eşduyum, empatiye

GT GD C H L M O
employee /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: işçi, çalışan, çalışanın, çalışanı, çalışanların

GT GD C H L M O
employees /ɪmˈplɔɪ.iː/ = NOUN: işçi, personel, eleman, görevli, hizmetli, adam; USER: çalışanları, çalışanlar, çalışanların, çalışan, çalışanı

GT GD C H L M O
empowered /ɪmˈpaʊər/ = VERB: yetki vermek, izin vermek; USER: yetkisi, yetkili, güçlenmiş, yetkilidir, yetki

GT GD C H L M O
enables /ɪˈneɪ.bl̩/ = VERB: olanak tanımak, izin vermek, olanak vermek, yetki vermek; USER: sağlar, sağlayan, olanak sağlar, etkinleştirir, olanak

GT GD C H L M O
encompasses /ɪnˈkʌm.pəs/ = VERB: kuşatmak, kapsamak, etrafını çevirmek, neden olmak, sarmak, kumpas kurmak; USER: kapsar, kapsayan, kapsamaktadır, içermektedir

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
engineer /ˌen.dʒɪˈnɪər/ = NOUN: mühendis, makinist, teknisyen, makine mühendisi, tekniker, çarkçı; VERB: mühendislik yapmak, mühendisliğini yapmak, yapmak, düzenlemek; USER: mühendis, mühendisi, mühendislik, engineer, mühendisin

GT GD C H L M O
enterprise /ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık; USER: kuruluş, girişim, kurumsal, işletme, kuruluştur

GT GD C H L M O
enterprises /ˈen.tə.praɪz/ = NOUN: kuruluş, girişim, teşebbüs, atılım, cesaret, girişkenlik, atılganlık; USER: işletmelerin, işletmeleri, işletmeler, sirketler, sirketlerinin

GT GD C H L M O
entire /ɪnˈtaɪər/ = NOUN: tüm, bütün, hepsi, iğdiş edilmemiş at; ADJECTIVE: tüm, bütün, tam, iğdiş edilmemiş, saf, katışıksız; USER: tüm, bütün, genelinde, tamamını, tamamı

GT GD C H L M O
erp

GT GD C H L M O
especially /ɪˈspeʃ.əl.i/ = ADVERB: özellikle, bilhassa; USER: özellikle, özellikle de, başta, bilhassa, bilhassa

GT GD C H L M O
even /ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam; ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek; USER: hatta, bile, da, daha, dahi

GT GD C H L M O
events /ɪˈvent/ = NOUN: olay, durum, olgu, vaka, hadise, yarışma, karşılaşma, sonuç, maç, hal, akıbet; USER: olaylar, Olayları, etkinlikler, etkinlikleri, olayların, olayların

GT GD C H L M O
eventually /ɪˈven.tju.əl.i/ = ADVERB: sonunda, sonuçta, nihayet, neticede; USER: sonunda, sonuçta, en sonunda, nihayetinde, eninde sonunda

GT GD C H L M O
every /ˈev.ri/ = ADJECTIVE: her, her türlü, her bir, bütün; USER: her, tüm, her türlü, her bir, her bir

GT GD C H L M O
everyone /ˈev.ri.wʌn/ = PRONOUN: herkes, her biri; USER: herkes, herkesin, herkese, herkesi, everyone, everyone

GT GD C H L M O
everything /ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey; USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi

GT GD C H L M O
exactly /ɪɡˈzækt.li/ = ADVERB: tam, tam olarak, tamamen, aynen, kesin olarak, tamı tamına, titizlikle, tamam; USER: tam olarak, tam, tamamen, aynen, kesinlikle, kesinlikle

GT GD C H L M O
example /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği

GT GD C H L M O
excite /ɪkˈsaɪt/ = VERB: heyecanlandırmak, tahrik etmek, uyarmak, kışkırtmak, heyecan uyandırmak, telaşlandırmak, azdırmak, neden olmak, uyandırmak; USER: heyecanlandırmak, excite, uyarmak, tahrik etmek, kışkırtmak

GT GD C H L M O
excited /ɪkˈsaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: heyecanlı, uyarılmış, heyecanlanmış, coşkulu, telaşlı, hararetli; USER: heyecanlı, heyecan, uyarılmış, heyecanlıyız, heyecanlıyım

GT GD C H L M O
exciting /ɪkˈsaɪ.tɪŋ/ = ADJECTIVE: heyecan verici, heyecanlı, ilginç, heyecanlandırıcı, uyarıcı; USER: heyecan verici, heyecan verici bir, heyecanlı, verici, heyecan

GT GD C H L M O
executed /ˈek.sɪ.kjuːt/ = VERB: gerçekleştirmek, yapmak, yerine getirmek, idam etmek, sergilemek, infaz etmek, düzenlemek, ortaya koymak; USER: idam, yürütülen, yürütülür, çalıştırılır, yürütür

GT GD C H L M O
executing /ˈek.sɪ.kjuːt/ = VERB: gerçekleştirmek, yapmak, yerine getirmek, idam etmek, sergilemek, infaz etmek, düzenlemek, ortaya koymak; USER: yürütülmesi, yürütme, yürütülürken, çalıştırmadan, yürütmek

GT GD C H L M O
exercise /ˈek.sə.saɪz/ = NOUN: egzersiz, alıştırma, kullanma, uygulama, yapma, çalışma, idman, talim; VERB: uygulamak, egzersiz yapmak, çalıştırmak, göstermek; USER: egzersiz, egzersiz yapabilir, egzersize, uygulama, kullanma, kullanma

GT GD C H L M O
expect /ɪkˈspekt/ = VERB: beklemek, ummak, ümit etmek, sanmak; USER: beklemek, bekliyoruz, bekleyebilirsiniz, beklediğiniz, bekleyebileceğinizi

GT GD C H L M O
experience /ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat; VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek; USER: deneyim, deneyimi, bir deneyim, tecrübesi, tecrübe, tecrübe

GT GD C H L M O
experiences /ikˈspi(ə)rēəns/ = NOUN: deneyim, tecrübe, olay, yaşam, pratik, hayat; VERB: yaşamak, denemek, tecrübe etmek, başından geçmek, maruz kalmak, görmek; USER: deneyimler, deneyimleri, deneyimlerini, deneyim, deneyimlerin

GT GD C H L M O
eyes /aɪ/ = NOUN: göz, bakış, görüş, nazar, bakış açısı, ilmik, ilik, kanı, tomurcuk; VERB: izlemek, gözetlemek, süzmek, dikkatle bakmak, kuşkuyla bakmak; USER: gözleri, gözler, göz, gözlerini, gözünde, gözünde

GT GD C H L M O
fabulous /ˈfæb.jʊ.ləs/ = ADJECTIVE: harika, müthiş, inanılmaz, şahane, uydurma, hayal ürünü, imkânsız; USER: harika, muhteşem, Müthiş, muhteşem bir, fabulous

GT GD C H L M O
facilitates /fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek; USER: kolaylaştırır, kolaylaştıran, kolaylaştırmaktadır, kolaylaştırıyor, olanak

GT GD C H L M O
facilitating /fəˈsɪl.ɪ.teɪt/ = VERB: kolaylaştırmak, olanak tanımak, rahatlatmak, hafifletmek; USER: kolaylaştırılması, kolaylaştırmak, kolaylaştıran, kolaylaştırıcı, kolaylaştırarak

GT GD C H L M O
fact /fækt/ = NOUN: gerçek, olgu, durum, olay, unsur, hakikat, eylem; USER: gerçek, Aslında, gerçeği, gerçektir, gerçeğini, gerçeğini

GT GD C H L M O
factor /ˈfæk.tər/ = NOUN: faktör, etken, etmen, katsayı, çarpan, öğe, değişken, tambölen, eleman, kalıtımsal özellik taşıyan gen, aracı kuruluş, finansör, kâhya; USER: faktör, faktörü, faktördür, etken, faktörünün

GT GD C H L M O
feels /fiːl/ = NOUN: his, duygu, hissetme, dokunma hissi, temas, sezgi; VERB: hissetmek, duymak, anlamak, dokunmak, yoklamak, ellemek, sezmek; USER: hissediyor, hisseder, geliyor, hissettiriyor, hissettiğini

GT GD C H L M O
few /fjuː/ = ADJECTIVE: az, azıcık, kıt; NOUN: az miktar; USER: az, birkaç, kaç, az sayıda, bazı, bazı

GT GD C H L M O
filled /-fɪld/ = ADJECTIVE: dolu, dolmuş; USER: dolu, doldurulur, doldurulmuş, doldurdu, doludur

GT GD C H L M O
finance /ˈfaɪ.næns/ = VERB: finanse etmek, para sağlamak; NOUN: maliye, mali durum, para durumu; USER: finanse etmek, finanse, finansmanı, finansman, finans

GT GD C H L M O
find /faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak; NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey; USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza

GT GD C H L M O
first /ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen; ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce; NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey; USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle

GT GD C H L M O
fit /fɪt/ = ADJECTIVE: uygun, formda, zinde, layık, sağlıklı, yeterli; VERB: uydurmak, uymak, oturtmak, oturmak; NOUN: uyma, hastalık nöbeti; USER: uygun, uyacak, sığacak, uyum, sığdırmak

GT GD C H L M O
five /faɪv/ = USER: beş

GT GD C H L M O
focus /ˈfəʊ.kəs/ = NOUN: odak, odak noktası, dikkati toplayan şey; VERB: odaklamak, odağı ayarlamak, bir noktada toplamak; USER: odak, odaklanmak, durulacak, odaklanır, odaklanma

GT GD C H L M O
folks /fəʊk/ = NOUN: insanlar, arkadaşlar, ev halkı, yakınlar; USER: insanlar, millet, folks, dostlar, arkadaşlar

GT GD C H L M O
follow /ˈfɒl.əʊ/ = VERB: izlemek, uymak, takip etmek, sürdürmek, sonra gelmek, dinlemek, sonucu olmak, dolayı olmak; NOUN: bilardoda bir vuruş; USER: izlemek, takip etmek, takip, izleyin, uygulayın

GT GD C H L M O
footsteps /ˈfʊt.step/ = NOUN: basamak, adım, ayak sesi; USER: ayak sesleri, ayak, ayak izlerini, izinden, izinde

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
force /fɔːs/ = VERB: zorlamak; NOUN: kuvvet, güç, zorlama, zor, şiddet, baskı, geçerlilik, etki, birlik, yürürlük, kudret; USER: zorlamak, kuvvet, zorla, zorlar, güç

GT GD C H L M O
form /fɔːm/ = NOUN: form, biçim, şekil, kalıp, yapı, tarz, sınıf, yöntem, model, vücut, beden, sıra, tavır, davranış, karakter; VERB: oluşturmak, kurmak, biçimlendirmek, şekillendirmek, şekillenmek, düzenlemek, şekil vermek, şekil almak, biçim almak; USER: biçim, form, şekil, formu, şeklinde

GT GD C H L M O
forward /ˈfɔː.wəd/ = ADJECTIVE: ileri, ileriye doğru, vadeli, ön, ileriye yönelik, ilerideki; ADVERB: ileri, ileriye, öne, ileriye yönelik; NOUN: forvet; VERB: ilerletmek; USER: ileri, ileriye, öne, ortaya, vadeli

GT GD C H L M O
fostering /ˈfɒs.tər/ = VERB: beslemek, teşvik etmek, büyütmek, bakmak, gayretlendirmek; USER: teşvik, teşvik edilmesi, teşvik etmek, desteklenmesi

GT GD C H L M O
found /faʊnd/ = VERB: kurmak, dayandırmak, temelini atmak, dökmek, kalıba dökmek, dayanmak; USER: bulundu, bulunan, buldu, bulunamadı, fazlası

GT GD C H L M O
four /fɔːr/ = USER: four-, four, dörtlü; USER: dört, dört adet, dört adet

GT GD C H L M O
frame /freɪm/ = NOUN: çerçeve, kare, şasi, iskelet, yapı, çatı, beden, sera, tezgâh; VERB: çerçevelemek, düzenlemek, uydurmak; USER: çerçeve, kare, çerçevesi, frame, çerçevenin

GT GD C H L M O
frameworks /ˈfreɪm.wɜːk/ = ADJECTIVE: çerçeveli, iskeletli, iskeleti tamamlanmış; USER: çerçeveler, çerçeveleri, çerçevelerin, çerçeve, çerçevelerinin

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
fronts /frʌnt/ = NOUN: ön, cephe, ön taraf, yüz, yüzsüzlük, alın, sima, paravan kişi, paravan şirket, utanmazlık, arsızlık; USER: cephede, cephelerde, cepheleri, cepheler, kapaklar

GT GD C H L M O
fun /fʌn/ = NOUN: eğlence, alay, eğlenme, şaka; USER: eğlence, eğlenceli, eğlenceli bir, fun, eğlenmek, eğlenmek

GT GD C H L M O
functional /ˈfʌŋk.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: fonksiyonel, işlevsel, kullanışlı; USER: fonksiyonel, işlevsel, fonksiyonlu, işlevsel bir, işlev

GT GD C H L M O
funded /fʌnd/ = VERB: yatırmak, yatırım yapmak, sermayeye çevirmek; USER: finanse, finanse edilen, tarafından finanse edilen, desteklenen, fon

GT GD C H L M O
future /ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme; ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli; USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe

GT GD C H L M O
gaining /ɡeɪn/ = NOUN: kazanma; USER: kazanma, kazanıyor, kazanmaktadır, kabul, kazanmak

GT GD C H L M O
gaps /ɡæp/ = NOUN: boşluk, fark, aralık, uçurum, açıklık, ara, ayrılık, geçit; USER: boşluklar, boşlukları, boşluk, boşlukların, boşluklarını

GT GD C H L M O
gathering /ˈɡæð.ər.ɪŋ/ = NOUN: toplama, toplantı, toplanma, topluluk, apse, büzgü, meclis, biriktirme, kalabalık, çıban, iltihap; USER: toplama, toplamak, araya, toplanması, toplayarak

GT GD C H L M O
gauge /ɡeɪdʒ/ = VERB: ölçmek, tartmak, ayarını hesaplamak, değer biçmek; NOUN: ölçü, ayar, kalibre, ölçme aleti, kapsam, hacim, kıstas, kriter; USER: ölçmek, göstergesi, ölçebiliyor, ölçer, ölçmenize

GT GD C H L M O
generation /ˌdʒen.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: nesil, üretim, kuşak, oluşturma, jenerasyon, üretme, dünyaya getirme; USER: nesil, üretimi, üretim, kuşak, oluşturma

GT GD C H L M O
generic /dʒəˈner.ɪk/ = ADJECTIVE: genel, kapsamlı, genelleyici, cinse özgü; USER: genel, jenerik, genel bir, generic

GT GD C H L M O
geographies = NOUN: coğrafya, coğrafi kitap, coğrafi özellik; USER: coğrafyalar, coğrafyalarda, coğrafyaların, coğrafyalara, coğrafyaları,

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
gets /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: alır, olur, gets

GT GD C H L M O
give /ɡɪv/ = VERB: vermek, ödemek, hediye etmek, gitmek, esnemek, uçlanmak, düzenlemek, yapıvermek; NOUN: esneklik, uysallık, yumuşaklık; USER: vermek, verin, verir, verecek, ver, ver

GT GD C H L M O
global /ˈɡləʊ.bəl/ = ADJECTIVE: global, dünya çapında, evrensel, küre biçiminde; USER: global, küresel, genel, dünya, küresel bir

GT GD C H L M O
go /ɡəʊ/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak; NOUN: gitme, gidiş, gayret, deneme; USER: gitmek, gidin, gidip, go, devam, devam

GT GD C H L M O
goal /ɡəʊl/ = NOUN: gol, hedef, amaç, kale, sayı, erek, ideal; USER: hedef, amaç, gol, çok gol, hedefi

GT GD C H L M O
going /ˈɡəʊ.ɪŋ/ = NOUN: gidiş, gitme, yol durumu, gidişat, tempo; ADJECTIVE: giden, işleyen, başarılı, satılan; USER: gidiş, giden, gidiyor, olacak, devam, devam

GT GD C H L M O
great /ɡreɪt/ = ADJECTIVE: büyük, mükemmel, iyi, önemli, çok iyi, muazzam, ulu, ünlü, hevesli; USER: büyük, harika, büyük bir, harika bir, great, great

GT GD C H L M O
greatest /ɡreɪt/ = ADJECTIVE: azami; USER: büyük, en büyük, en, en

GT GD C H L M O
group /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: grup, grubu, grubunda, grubunun, grubuna

GT GD C H L M O
groups /ɡruːp/ = NOUN: grup, topluluk, küme, takım, heyet, öbek, kafile, kütle, manga, filo; VERB: gruplandırmak, sınıflandırmak, gruplaşmak, toplanmak; USER: gruplar, grupları, grup, grupların, gruplarının

GT GD C H L M O
grow /ɡrəʊ/ = VERB: büyümek, yetişmek, büyütmek, yetiştirmek, gelişmek, üretmek, uzatmak, bırakmak, dönüşmek, -lenmek, -leşmek, -lemek; USER: büyümek, büyümeye, büyür, büyümesi, büyüyecek

GT GD C H L M O
growing /ˈɡrəʊ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: büyüyen, artan, gelişen, çoğalan; NOUN: büyüme, yetiştirme, gelişme, tarım; USER: büyüyen, artan, büyüyor, büyüyen bir, giderek artan

GT GD C H L M O
growth /ɡrəʊθ/ = NOUN: üretici, yetiştirici, yetişen bitki; USER: büyüme, büyümesi, büyümenin, büyümesini, büyümeyi

GT GD C H L M O
hackathon

GT GD C H L M O
had /hæd/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardı, oldu, kaldı, zorunda, sahip, sahip

GT GD C H L M O
half /hɑːf/ = NOUN: yarım, yarı, buçuk, devre, yarı saha; ADJECTIVE: yarım, yarı, buçuk; ADVERB: yarı, yarı yarıya, neredeyse, hemen hemen; USER: yarım, yarı, yarısı, yarısında, buçuk

GT GD C H L M O
happen /ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek; USER: olur, ne, gerçekleşmesi, başına, oldu

GT GD C H L M O
happens /ˈhæp.ən/ = VERB: olmak, meydana gelmek, rastlamak, cereyan etmek, başından geçmek, tesadüf etmek, başına gelmek; USER: olur, umulur, durumda, oluyor, olmuyor, olmuyor

GT GD C H L M O
hard /hɑːd/ = ADJECTIVE: zor, sert, sıkı, güç, ağır, katı, sağlam, çetin, şiddetli, dayanıklı; ADVERB: sert, sıkı; USER: zor, sert, sabit, hard, zordur, zordur

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
he /hiː/ = PRONOUN: o, kendisi; NOUN: erkek; USER: o, diye, onun, de, da, da

GT GD C H L M O
hear /hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak; USER: duymak, duydum, duyuyorum, duydun, dinlemek, dinlemek

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
helpful /ˈhelp.fəl/ = ADJECTIVE: faydalı, yardımcı, yararlı, yardımsever; USER: yararlı, yardımcı, faydalı, faydalı olarak, ilgili bir sorun mu

GT GD C H L M O
helps /help/ = USER: yardımcı olur, yardımcı, olur, yardımcı olan, yardım, yardım

GT GD C H L M O
her /hɜːr/ = PRONOUN: onu, onun, ona, o, kendisi, kendine; USER: onu, onun, ona, kendi, onunla

GT GD C H L M O
here /hɪər/ = ADVERB: burada, buraya, burda, işte; USER: burada, buraya, Buradasınız, here, buradan, buradan

GT GD C H L M O
high /haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı; ADVERB: yükseğe, yüksekte; NOUN: lise; USER: yüksek, yüksek bir, üst, high

GT GD C H L M O
host /həʊst/ = NOUN: evsahibi, kalabalık, ordu, hancı, konuk eden kimse, kutsanmış ekmek, çokluk; VERB: ağırlamak, evsahipliği yapmak, konuk etmek; USER: evsahibi, ana, ev sahibi, ana bilgisayar, barındırma

GT GD C H L M O
hours /aʊər/ = NOUN: mesai saatleri; USER: saat, sonrası, saatler, saatleri, saati, saati

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
hubs /hʌb/ = NOUN: merkez, poyra, tekerlek göbeği, en önemli yer; USER: hub, merkezlerinden, merkezleri, göbekleri, hub'lar

GT GD C H L M O
i /aɪ/ = PRONOUN: ben, I, one, I; USER: ben, i, ı, bir

GT GD C H L M O
idea /aɪˈdɪə/ = NOUN: fikir, düşünce, görüş, amaç, plan, kanı, niyet; USER: fikir, fikri, bir fikir, fikrim, fikirdir, fikirdir

GT GD C H L M O
ideas /aɪˈdɪə/ = NOUN: fikir, düşünce, görüş, amaç, plan, kanı, niyet; USER: fikirler, fikirleri, fikir, fikirlerin, fikirlerini

GT GD C H L M O
ideation /ˌaɪdiˈeɪʃən/ = USER: düşüncesi, düşünceler, düşünce, düşünceleri,

GT GD C H L M O
identifying /aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek; USER: belirlenmesi, tespit, belirleme, tanımlayan, tanımlamak

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
impact /imˈpakt/ = NOUN: etki, darbe, çarpma, çarpışma, vuruş, şok; VERB: sıkıştırmak, pekiştirmek; USER: etki, darbe, etkisi, etkisini, etkileri

GT GD C H L M O
implement /ˈɪm.plɪ.ment/ = VERB: uygulamak, tamamlamak, sağlamak, yerine getirmek, yapmak; NOUN: alet, yerine getirme, yapma, araç, donanım; USER: uygulamak, uygulamaya, uygulanması, uygulama, hayata

GT GD C H L M O
important /ɪmˈpɔː.tənt/ = ADJECTIVE: önemli, mühim, ciddi, saygın, nüfuzlu, kibirli, okkalı, sözü geçer, kendini beğenmiş; USER: önemli, önemlidir, önemli bir, önem, önem

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
including /ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan; ADJECTIVE: içeren; USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren

GT GD C H L M O
independently /ˌindəˈpendəntli/ = USER: bağımsız, bağımsız olarak, bağımsız bir, bağımsız bir şekilde

GT GD C H L M O
individual /ˌindəˈvijəwəl/ = ADJECTIVE: bireysel, tek, kişisel, özel, şahsi, özgün, birbirinden ayrı, başlıbaşına; NOUN: birey, kişi, şahıs, fert; USER: bireysel, tek tek, tek, birey, bireyin

GT GD C H L M O
industrial /ɪnˈdʌs.tri.əl/ = ADJECTIVE: endüstriyel, sanayi, endüstri; NOUN: sanayici; USER: endüstriyel, sanayi, endüstri, sınai

GT GD C H L M O
industry /ˈɪn.də.stri/ = NOUN: sanayi, endüstri, gayret, çaba, işletmecilik, hamaratlık; USER: sanayi, sektöründe, endüstri, endüstrisi, sektörü

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
infrastructure /ˈinfrəˌstrəkCHər/ = NOUN: altyapı, altyapı tesisleri, savunma sistemi; USER: altyapı, altyapısı, altyapısının, altyapısını, altyapının

GT GD C H L M O
infused /ɪnˈfjuːz/ = VERB: demlemek, ilham vermek, doldurmak, içine dökmek, kafasına sokmak; USER: infüzyon, infüze, aşılanmış, ilham, doluyor

GT GD C H L M O
initial /ɪˈnɪʃ.əl/ = ADJECTIVE: ilk, baştaki, baş; NOUN: baş harf, ilk harf, önses; USER: ilk, başlangıç, başlangıçtaki, başlangıçta, baştaki

GT GD C H L M O
innovation /ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik; USER: yenilik, inovasyon, yenilikçilik, yeniliği, yenilikçi

GT GD C H L M O
innovative /ˈɪn.ə.və.tɪv/ = USER: yenilikçi, yenilikçi bir, yaratıcı

GT GD C H L M O
instance /ˈɪn.stəns/ = NOUN: örnek, durum, olay, misal, aşama, dava, rica, istek; USER: örnek, örneği, örneğin, örneğini, örneğinin

GT GD C H L M O
intelligence /inˈtelijəns/ = NOUN: istihbarat, zekâ, akıl, bilgi, anlayış, haberalma, akıllılık, zekilik, kafa, beyin, anlama, idrak, akıllı kimse; USER: istihbarat, zeka, zekası, zekâ, istihbaratı

GT GD C H L M O
interact /ˌɪn.təˈrækt/ = VERB: birbirini etkilemek, karşılıklı etkilemek; NOUN: perde arası, antrakt; USER: etkileşim, etkileşime, etkileşimde, iletişim, etkileşimli

GT GD C H L M O
internally /ɪnˈtɜː.nəl/ = ADVERB: içten; USER: içten, dahili, dahili olarak, iç, içsel

GT GD C H L M O
interview /ˈɪn.tə.vjuː/ = NOUN: röportaj, görüşme, mülâkat; VERB: görüşmek, röportaj yapmak; USER: görüşme, röportaj, röportajda, mülakat, görüşmesi

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
intranet /ˈɪn.trə.net/ = USER: intranet, intraneti, intranette, intranetine, intranet'i

GT GD C H L M O
intuitive /ɪnˈtjuː.ɪ.tɪv/ = ADJECTIVE: sezgisel, sezgileri güçlü; USER: sezgisel, sezgisel bir, kolay

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
isolation /ˌaɪ.səl.eɪ.ʃən/ = NOUN: izolasyon, tecrit, ayırma, soyutlanma, karantina, ayrı durma; USER: izolasyon, izolasyonu, yalıtım, izole, yalıtımı

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
itself /ɪtˈself/ = PRONOUN: kendisi, kendini, kendi, bizzat, sadece; USER: kendisi, kendini, kendisini, kendi, kendisine

GT GD C H L M O
job /dʒɒb/ = NOUN: iş, görev, meslek, suç, kârlı iş, tip, estetik ameliyat; ADJECTIVE: iş; VERB: iş yapmak, ufak tefek işler yapmak, komişyonculuk yapmak, kiraya vermek; USER: iş, işi, işini, bir iş, anki iş

GT GD C H L M O
joined /join/ = VERB: katılmak, birleştirmek, katmak, üye olmak, birleşmek, eklemek, iştirak etmek, kaynamak, sınırı ortak olmak; USER: katıldı, joined, katıldığı, e katıldı, katılan

GT GD C H L M O
just /dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade; ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru; USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi

GT GD C H L M O
keep /kiːp/ = ADJECTIVE: istekli, keskin, meraklı, hevesli, düşkün, güçlü, zeki, büyük, şiddetli, sert, şahane, uygun, harika, ucuz, ince; NOUN: matem türküsü; VERB: ağıt yakmak, ölenin ardından ağlamak; USER: tutmak, devam, tutun, tutmaya, korumak

GT GD C H L M O
key /kiː/ = NOUN: anahtar, tuş, kilit nokta, çözüm, perde, rumuz, elektrik düğmesi; ADJECTIVE: kilit, ana; VERB: girmek, kilitlemek, akort etmek, uydurmak; USER: anahtar, anahtarı, tuşu, önemli, kilit

GT GD C H L M O
killer /ˈkɪl.ər/ = NOUN: katil, öldürücü darbe, öldürücü hastalık, çekici kadın, delikanlı, kasap; USER: katil, killer, katili, öldürücü, katilin

GT GD C H L M O
knew /njuː/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: biliyordu, biliyordum, biliyorduk, biliyordun, bildiği

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
knowledge /ˈnɒl.ɪdʒ/ = NOUN: bilgi, bilim, irfan, tecrübe, malumat, haber, anlama; USER: bilgi, bilgisi, bilgiye, bilgileri, bilginin

GT GD C H L M O
landscape /ˈlænd.skeɪp/ = NOUN: manzara, peyzaj; VERB: bahçe düzenlemek; USER: manzara, peyzaj, yatay, Landscape, Manzarası

GT GD C H L M O
large /lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri; USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir

GT GD C H L M O
largely /ˈlɑːdʒ.li/ = ADVERB: çok, genellikle, genelde, başlıca, fazlasıyla, bolca; USER: çok, büyük ölçüde, ölçüde, büyük oranda, çoğunlukla

GT GD C H L M O
latest /ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç; NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey; USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm

GT GD C H L M O
launch /lɔːntʃ/ = VERB: başlatmak, denize indirmek, fırlatmak, başlamak, piyasaya sürmek, atmak, girişmek, çıkmak; NOUN: savaş gemisi filikası; USER: başlatmak, başlatın, başlatacak, başlatma, başlatmayı

GT GD C H L M O
lead /liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo; VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek; USER: kurşun, yol, neden, sebep, yol açar

GT GD C H L M O
leader /ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal; USER: lider, lideri, lideridir, başkanı, liderdir

GT GD C H L M O
leaders /ˈliː.dər/ = NOUN: lider, önder, baş, başmakale, önayak, müşteri çeken ucuz mal; USER: liderleri, liderler, liderlerinin, liderlerin, lider

GT GD C H L M O
leadership /ˈliː.də.ʃɪp/ = NOUN: liderlik, önderlik; USER: liderlik, liderliği, liderliğini, lider, liderliğinde

GT GD C H L M O
leads /liːd/ = NOUN: kurşun, öncülük, önderlik, rehberlik, kablo; VERB: sürmek, yönetmek, götürmek, yönlendirmek, önderlik etmek, öncülük etmek, yol göstermek; USER: yol açar, yol, açar, neden, olur

GT GD C H L M O
learn /lɜːn/ = VERB: öğrenmek, haber almak; USER: öğrenmek, bilgi, fazla bilgi, bilgi edinmek, Öğreniyorum, Öğreniyorum

GT GD C H L M O
learned /ˈlɜː.nɪd/ = ADJECTIVE: bilgili, bilgin, bilge, alim; USER: öğrendim, öğrenilen, öğrendi, öğrenmiş, öğrenildi, öğrenildi

GT GD C H L M O
learning /ˈlɜː.nɪŋ/ = NOUN: öğrenme, bilgi, bilim, ilim; USER: öğrenme, öğrenmek, öğrenim, öğrenmeye, öğrenmenin, öğrenmenin

GT GD C H L M O
lengths /leŋθ/ = NOUN: uzunluk, boy, süre; USER: uzunlukları, uzunluklarda, uzunluklar, uzunluğu, uzunlukta

GT GD C H L M O
let /let/ = NOUN: let, engel, kiraya verme, kiraya verilmiş mülk, teniste yeniden servis atma nedeni; VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ihale etmek, kiraya vermek, ses çıkarmamak, kiraya verilmek, meydan vermek, -dirmek, -dürmek; USER: let, izin, sağlar, bildirin, izin ver

GT GD C H L M O
level /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç; VERB: dengelemek; ADJECTIVE: seviyeli, düz, yatay, dengeli, aynı seviyede, dürüst; USER: seviye, düzey, seviyesi, düzeyi, düzeyde, düzeyde

GT GD C H L M O
leverage /ˈliː.vər.ɪdʒ/ = NOUN: baskı, kaldıraç gücü, manivelâ hareketi; USER: baskı, kaldıraç, leverage

GT GD C H L M O
leveraged /ˈliː.vər.ɪdʒ/ = USER: kaldıraçlı, kaldıraç, kaldıraçla, borçlanılarak, faydalanabileceği

GT GD C H L M O
licensing /ˈlīsəns/ = NOUN: ruhsat verme; USER: ruhsat verme, lisans, lisanslama, lisansı, ruhsat

GT GD C H L M O
like /laɪk/ = ADJECTIVE: gibi, benzer, aynı; ADVERB: gibi, benzer; PREPOSITION: gibi, benzer, falan, aynı; NOUN: benzer; VERB: beğenmek; CONJUNCTION: sanki; USER: gibi, benzeri, benzerim, gibi bir, böyle, böyle

GT GD C H L M O
likely /ˈlaɪ.kli/ = ADVERB: muhtemelen, büyük ihtimalle, galiba; ADJECTIVE: olası, muhtemel, mümkün, uygun, mantıklı, inandırıcı; USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, muhtemeldir, olası

GT GD C H L M O
limited /ˈlɪm.ɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: sınırlı, kısıtlı, sınırlanmış, kıt; NOUN: ekspres tren, ekspres otobüs; USER: sınırlı, sınırlı bir, Popüler, kısıtlı, belirli, belirli

GT GD C H L M O
line /laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem, bilgi; VERB: kaplamak, çizmek, çizgi çizmek, astarlamak, doldurmak, kırıştırmak; USER: çizgi, hat, hattı, satırı, satır, satır

GT GD C H L M O
lines /laɪn/ = NOUN: satır, hat, çizgi, sıra, kablo, kuyruk, dize, halat, hiza, işkolu, yöntem; VERB: kaplamak; USER: hatları, çizgiler, satır, satırları, çizgileri

GT GD C H L M O
link /lɪŋk/ = NOUN: bağlantı, bağ, halka, eklem, kol düğmesi, meşale; VERB: bağlamak, bağlantı kurmak, eklemek, ulamak, birleşmek, eklenmek; USER: bağlantı, linki, bağlantıya, bağlantıyı, bağlantısını

GT GD C H L M O
listen /ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak; USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme

GT GD C H L M O
locations /ləʊˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: yer, konum, mevki, yerleştirme, yer belirleme, stüdyo dışı; USER: yerleri, yerlerde, yer, yerle, konumları

GT GD C H L M O
long /lɒŋ/ = ADJECTIVE: uzun, uzun vadeli, büyük; NOUN: uzun süre, uzun zaman, uzunluk; ADVERB: uzun zamandır, çoktan, epeydir; VERB: özlemek, arzu etmek, özlemini çekmek; USER: uzun, uzun bir, kadar, uzunluğunda, uzun süre, uzun süre

GT GD C H L M O
look /lʊk/ = VERB: bakmak, görünmek, göstermek, ummak, ümit etmek; NOUN: bakış, bakma, görünüş, nazar, yüz ifadesi; USER: bakmak, bakın, bak, aramak, görünüm, görünüm

GT GD C H L M O
looking /ˌɡʊdˈlʊk.ɪŋ/ = USER: görünümlü, seyir, arayan, arıyorsanız, arıyor

GT GD C H L M O
lot /lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip; VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak; USER: çok, sürü, yeri, çok şey, birçok, birçok

GT GD C H L M O
love /lʌv/ = NOUN: aşk, sevgi, sevgili, sevda, hayranlık, tutkunluk, yar; VERB: sevmek; USER: aşk, seviyorum, sevgi, sevmek, seviyor

GT GD C H L M O
machine /məˈʃiːn/ = NOUN: makine, mekanizma; VERB: makine ile yapmak; USER: makine, makinesi, makinenin, makinası, makinede

GT GD C H L M O
made /meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili; USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır

GT GD C H L M O
major /ˈmeɪ.dʒər/ = ADJECTIVE: büyük, önemli, majör, başlıca; NOUN: majör, binbaşı, branş, yetişkin, reşit kimse; VERB: branşı doğrultusunda yoğunlaşmak, konusunda uzmanlaşmak; USER: büyük, önemli, ana, önemli bir, büyük bir

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
makes /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapar, yapan, kılan, sağlar, hale getirir

GT GD C H L M O
making /ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi; USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım

GT GD C H L M O
mandate /ˈmæn.deɪt/ = NOUN: manda, emir, vekâlet; VERB: manda altına almak; USER: manda, emir, görev, görevi, yetki

GT GD C H L M O
many /ˈmen.i/ = ADJECTIVE: çok, bir hayli, bir yığın; ADVERB: çok; NOUN: birçoğu; USER: çok, birçok, pek çok, pek, çok sayıda, çok sayıda

GT GD C H L M O
marketing /ˈmɑː.kɪ.tɪŋ/ = NOUN: pazarlama, alışveriş yapma; USER: pazarlama, marketing

GT GD C H L M O
marketplace /ˈmɑː.kɪt.pleɪs/ = USER: pazar, pazarda, pazarı, piyasası, çarşı

GT GD C H L M O
matter /ˈmæt.ər/ = NOUN: madde, konu, mesele, önem, şey, husus, öz, cerahat, cisim, irin, iltihap; VERB: önemi olmak, önemli olmak, iltihaplanmak; USER: madde, önemli, önemi, fark, olursa olsun

GT GD C H L M O
matters /ˈmæt.ər/ = NOUN: umur; USER: konularda, konular, konularında, konuları, hususlar

GT GD C H L M O
may /meɪ/ = VERB: olası olmak, mümkün olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, may, may

GT GD C H L M O
mba

GT GD C H L M O
me /miː/ = PRONOUN: bana, beni; USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle

GT GD C H L M O
meet /miːt/ = VERB: karşılamak, tanışmak, buluşmak, görüşmek, yerine getirmek, karşılaşmak, rastlamak, toplanmak, bulmak, kavuşmak; ADJECTIVE: uygun; NOUN: karşılaşma; USER: karşılamak, tanışmak, karşılayacak, yerine, uygun, uygun

GT GD C H L M O
mentioned /ˈmenCHən/ = ADJECTIVE: adı geçen, sözü geçen, bahsedilmiş olan; USER: adı geçen, belirtilen, söz, bahsedilen

GT GD C H L M O
mentoring /ˈmen.tɔːr/ = USER: danışmanlık, rehberlik, mentorluk, mentorlük, akıl hocalığı

GT GD C H L M O
methods /ˈmeθ.əd/ = NOUN: yöntem, metod, usul, tarz, düzen; USER: yöntemleri, yöntemler, yöntem, yöntemlerden, yöntemlerini

GT GD C H L M O
middle /ˈmɪd.l̩/ = NOUN: orta, orta kısım, orta yer; ADJECTIVE: orta, ortadaki, aradaki; USER: orta, ortasında, Middle, ortadan, ortasına, ortasına

GT GD C H L M O
might /maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor; VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, might, belki, belki

GT GD C H L M O
mind /maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek; VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek; USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun

GT GD C H L M O
mobile /ˈməʊ.baɪl/ = ADJECTIVE: hareketli, seyyar, gezici, oynak, değişken, akışkan, yer değiştirebilen; NOUN: dengede hareket düzeni; USER: hareketli, cep, mobil, Mobile, cep telefonu, cep telefonu

GT GD C H L M O
modifications /ˌmɒd.ɪ.fɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: değişiklik, değiştirme; USER: değişiklikler, modifikasyonlar, değişiklikleri, değişiklik, modifikasyonları

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
much /mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro; ADJECTIVE: významný významný

GT GD C H L M O
multi /mʌl.ti-/ = PREFIX: çok; USER: çok, çoklu, multi

GT GD C H L M O
multiple /ˈmʌl.tɪ.pl̩/ = ADJECTIVE: çoklu, birçok, katlı; NOUN: kat, katsayı; USER: çoklu, birden fazla, birden, birden çok, çok

GT GD C H L M O
muscles /ˈmʌs.l̩/ = NOUN: kaslar; USER: kaslar, kasları, kas, kasların, kaslarının

GT GD C H L M O
must /mʌst/ = NOUN: şart, gereklilik, şıra, küf kokusu, küflülük, kızgınlık, kızgın fil; ADJECTIVE: kızmış; VERB: -meli; USER: şart, gerekir, zorunluluktur, zorunluluk, mutlaka, mutlaka

GT GD C H L M O
my /maɪ/ = PRONOUN: benim; USER: benim, my, Bana, zaman, Anasayfam, Anasayfam

GT GD C H L M O
myself /maɪˈself/ = PRONOUN: kendim, ben, bizzat; USER: ben, kendim, kendimi, kendime, kendi kendime

GT GD C H L M O
near /nɪər/ = ADJECTIVE: yakın, samimi, eli sıkı, cimri; ADVERB: yakın, yakında, hemen hemen, yaklaşık olarak; PREPOSITION: yakın, bitişik; VERB: yaklaşmak, yakınlaşmak; USER: yakın, yakınındaki, yakınlarındaki, civarındaki, yakınında

GT GD C H L M O
nearly /ˈnɪə.li/ = ADVERB: neredeyse, hemen hemen, az kalsın, takriben, az daha, yakından; USER: neredeyse, yaklaşık, hemen hemen, hemen, yakın

GT GD C H L M O
necessitates /nəˈses.ɪ.teɪt/ = VERB: gerektirmek, icap etmek, gerekmek; USER: gerektiren, gerektirir, zorunlu, gerektirmektedir, gerekli kılmaktadır

GT GD C H L M O
need /niːd/ = NOUN: ihtiyaç, gerek, gereksinim, lüzum, muhtaçlık, yoksulluk; VERB: gerekmek, muhtaç olmak, ihtiyacı olmak; USER: gerek, ihtiyaç, gerekir, gereken, ihtiyacınız, ihtiyacınız

GT GD C H L M O
needs /nēd/ = NOUN: ihtiyaçlar; ADVERB: ister istemez; USER: ihtiyaçları, ihtiyaçlarını, ihtiyacı, ihtiyaç, ihtiyaçlarınıza, ihtiyaçlarınıza

GT GD C H L M O
network /ˈnet.wɜːk/ = NOUN: ağ, şebeke, iletişim ağı, ağ örgüsü; USER: ağ, ağı, şebeke, ağa, network

GT GD C H L M O
never /ˈnev.ər/ = ADVERB: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir şekilde, katiyen, hiçbir suretle, taş çatlasa, balık kavağa çıkınca; USER: asla, hiç, hiçbir zaman, hiçbir, hiçbir

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
next /nekst/ = NOUN: sonraki, bir sonraki, bir dahaki; ADJECTIVE: sonraki, ertesi, bir dahaki, bitişik; PREPOSITION: yanında, yanına, en yakın, yanısıra, hemen hemen, neredeyse; ADVERB: daha sonra, ardından, bir sonra; USER: sonraki, yanındaki, yanında, gelecek, önümüzdeki

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
normally /ˈnɔː.mə.li/ = ADVERB: normalde, normal olarak, genellikle, genelde; USER: normalde, normal, normal olarak, genellikle, genelde

GT GD C H L M O
not /nɒt/ = USER: not-, not, not a, no, not, no, nay, nope; USER: değil, değildir, yok, olmayan, değildi, değildi

GT GD C H L M O
nothing /ˈnʌθ.ɪŋ/ = NOUN: hiçbir şey, hiç, sıfır, boş söz; ADVERB: hiç, asla, katiyen; PRONOUN: hiç; USER: hiçbir şey, şey, bir şey, hiçbir, başka bir şey, başka bir şey

GT GD C H L M O
notre

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
number /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey; VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak; USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını

GT GD C H L M O
objectives /əbˈdʒek.tɪv/ = NOUN: objektif, amaç, hedef, nesne, mercek, erek, ismin -i hali; USER: hedefleri, hedefler, amaçları, hedeflerine, hedeflerini

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
offer /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum; VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak; USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor

GT GD C H L M O
office /ˈɒf.ɪs/ = NOUN: ofis, büro, görev, makam, bakanlık, devlet dairesi, sorumluluk, ima, kiler, ambar, dini tören; ADJECTIVE: büro; USER: ofis, ofisi, ofiste, büro, office

GT GD C H L M O
officer /ˈɒf.ɪ.sər/ = NOUN: subay, memur, polis memuru; VERB: komuta etmek, idare etmek, subayları atamak; USER: subay, memur, memuru, görevlisi, subayı

GT GD C H L M O
often /ˈɒf.ən/ = ADVERB: sık sık, çoğu kez, sıkça; USER: sık sık, genellikle, sık, çoğu, sıklıkla, sıklıkla

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
ones /wʌn/ = NOUN: biri, tek, birisi, kimse, bir tane; USER: olanlar, olanları, olanlardan, olanlardır, olanların

GT GD C H L M O
ongoing /process/ = USER: devam eden, devam, sürekli, süregelen, eden

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
open /ˈəʊ.pən/ = ADJECTIVE: açık, serbest, dürüst, geniş, içten, karara bağlanmamış, ferah, kısık olmayan; VERB: açmak, açılmak, açtırmak, başlatmak, başlamak; USER: açık, açmak, açın, açmaya, açtığınızda

GT GD C H L M O
openings /ˈəʊ.pən.ɪŋ/ = NOUN: açılış, açma, açılma, açış, kapı, delik, fırsat, ağız, kadro açığı, eleman açığı, açık yer, açık alan; USER: açıklıklar, açıklıkları, açıklıkların, delikleri, açıklık

GT GD C H L M O
operate /ˈɒp.ər.eɪt/ = VERB: çalıştırmak, işletmek, çalışmak, kullanmak, işlemek, ameliyat etmek, etkilemek, etki etmek, borsada işlem yapmak, spekülasyon yapmak; USER: işletmek, çalıştırmak, faaliyet, çalışır, çalışmasına

GT GD C H L M O
operating = ADJECTIVE: kullanma, işletme, çalıştırma, ameliyat; USER: işletme, işletim, faaliyet, faaliyet gösteren, çalışma

GT GD C H L M O
operations /ˌɒp.ərˈeɪ.ʃən/ = NOUN: işlem, operasyon, işletme, çalıştırma, ameliyat, işleyiş, kullanma, iş, harekât, tatbikat, etkinlik, cerrahi müdahale, hüküm, yürürlük; USER: işlemleri, işlemler, operasyonları, operasyonlar, operasyon

GT GD C H L M O
opportunities /ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum; USER: fırsatları, fırsatlar, fırsat, olanakları, imkanları, imkanları

GT GD C H L M O
opportunity /ˌɒp.əˈtjuː.nə.ti/ = NOUN: fırsat, şans, uygun durum; USER: fırsat, fırsatı, fırsatını, olanağı, bir fırsat

GT GD C H L M O
optimize /ˈɒp.tɪ.maɪz/ = VERB: en uygun hale getirmek, en iyi şekilde kullanmak; USER: optimize, optimize etmek, duruma, iyi duruma, duruma getirmek

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
order /ˈɔː.dər/ = NOUN: sipariş, düzen, sıra, emir, tarikat, tertip, asayiş, basamak, dizi; VERB: sipariş vermek, ısmarlamak, emretmek; USER: sipariş, için, amacıyla, sırayla, düzeni, düzeni

GT GD C H L M O
organization /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: organizasyon, örgüt, kuruluş, organizasyonu, örgütü

GT GD C H L M O
organizations /ˌɔː.ɡən.aɪˈzeɪ.ʃən/ = NOUN: organizasyon, örgüt, örgütlenme, organizma, bünye; USER: kuruluşlar, kuruluşları, örgütleri, kuruluşların, Kuruluşlarına

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
others /ˈʌð.ər/ = NOUN: eller; USER: diğerleri, diğer, başkalarının, başkalarına, başkaları

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
outcomes /ˈaʊt.kʌm/ = NOUN: sonuç, son; USER: sonuçlar, sonuçları, çıktılarına, öğrenme çıktılarına, sonuçlarını

GT GD C H L M O
outlook /ˈaʊt.lʊk/ = NOUN: tahmin, görünüm, bakış açısı, görünüş, görüş, görüntü, hedefleme, seyredilen yer; USER: görünüm, outlook, tahmin, görünümü, bakış

GT GD C H L M O
outside /ˌaʊtˈsaɪd/ = ADVERB: dışında, dışarıda, dışarıya, dıştan, açık havada, haricen; PREPOSITION: dışında, dışına, ötesine, -den başka; NOUN: dış, dışarı, en fazla miktar, ileri uç bölgesi; ADJECTIVE: dış, dışarıda, dışarıdaki, harici, dış kaynaklı, maksimum, en çok; USER: dışında, dış, dışındaki, dışarıda, dışarıdan

GT GD C H L M O
outsider /ˌaʊtˈsaɪ.dər/ = NOUN: yabancı, dışarıdaki, aykırı tip, ilgisi olmayan kimse, görgüsüz kimse, kazanma şansı olmayan at; USER: yabancı, dışarıdan, outsider, dışardan, yabancının

GT GD C H L M O
over /ˈəʊ.vər/ = ADVERB: fazla, aşırı, üzerine, aşkın, üstünde, tekrar, her yerinden, daha, çok fazla, her yerine, gereğinden fazla, tepesinde, kalan, iyice, öteye, ötede, altını üstüne, yine, geçkin, öte, başkasına, tersine, adamakıllı; PREPOSITION: fazla, aşırı, üzerinde, üzerinden, boyunca, üstünde, üstüne, çok, üstün, karşıya, aracılığı ile, baştan sona, yüksek, öbür tarafa, hakkında; ADJECTIVE: bitmiş, sona ermiş; USER: üzerinde, üzerinden, fazla, içinde, üzerine

GT GD C H L M O
overall /ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı; ADVERB: bir uçtan bir uca; NOUN: önlük, göğüslük; USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba

GT GD C H L M O
own /əʊn/ = PRONOUN: kendi; ADJECTIVE: öz, kendisinin; VERB: sahip olmak, tanımak, kabullenmek, itiraf etmek, kabul etmek, teslim etmek; USER: kendi, ait, başına, öz, öz

GT GD C H L M O
part /pɑːt/ = NOUN: parça, bölüm, kısım, rol, görev, taraf, pay, kesim, katkı; ADJECTIVE: kısmen, kısmi; VERB: ayrılmak; USER: bölüm, parça, parçası, bir parçası, parçasıdır, parçasıdır

GT GD C H L M O
particular /pəˈtɪk.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: özel, belirli, belli, özgü, titiz, ayrıntılı, dikkatli, müşkülpesent, detaylı; NOUN: özellik, husus, ayrıntı, nokta, kişisel bilgiler; USER: özel, belirli, özellikle, belirli bir, belli

GT GD C H L M O
particularly /pə(r)ˈtikyələrlē/ = ADVERB: özellikle, bilhassa, ayrıntılı olarak, tek tek; USER: özellikle, özellikle de, başta, özel, özel

GT GD C H L M O
partnered /ˈpɑːt.nər/ = VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak; USER: ortaklık, ortaklığa, ortak, işbirliği, ortaklı

GT GD C H L M O
past /pɑːst/ = NOUN: geçmiş, mazi, geçmiş zaman; ADJECTIVE: geçmiş, geçen, eski, önceki; PREPOSITION: geçe, ötesinde, öte, yanından geçerek, geçkin; ADVERB: geçecek şekilde; USER: geçmiş, son, geçmişte, Geçtiğimiz, geçen, geçen

GT GD C H L M O
people /ˈpiː.pl̩/ = NOUN: insanlar, halk, millet, herkes, ulus, elalem, aile fertleri, eller; VERB: insan yerleştirmek; USER: insanlar, kişi, insanların, insan, insanları, insanları

GT GD C H L M O
percent /pəˈsent/ = NOUN: yüzde, hisse, kâr payı, faiz getiren değerli kâğıt; ADJECTIVE: yüzde; USER: yüzde, oranında, si, oranını yüzde, civarında

GT GD C H L M O
perhaps /pəˈhæps/ = ADVERB: belki, muhtemelen, bir ihtimal; USER: belki, belki de, muhtemelen, muhtemelen

GT GD C H L M O
person /ˈpɜː.sən/ = NOUN: kişi, şahıs, kimse, birey, adam, zat, karakter, vücut, tip, beden; USER: kişi, kişinin, Gönderdiği, kişiye, kişi başı

GT GD C H L M O
perspectives /pəˈspek.tɪv/ = NOUN: perspektif, görünüm, derinlik, geniş bakış açısı, derinlemesine inceleme yeteneği; USER: perspektifler, bakış açıları, perspektifleri, bakış açılarını, bakış

GT GD C H L M O
pick /pɪk/ = VERB: seçmek, toplamak, koparmak, ayıklamak, karıştırmak, kazmak, yolmak, delmek; NOUN: seçme, kazma, kürdan, seçenek; USER: seçmek, almak, seçin, almaya, seçim

GT GD C H L M O
pieces /pēs/ = NOUN: parçalar; USER: parçalar, adet, parçaları, parça, adettir

GT GD C H L M O
place /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane, makam, statü, iş, sorumluluk; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak, vermek, yerini belirlemek, yatırım yapmak, yatırmak, ısmarlamak, görevlendirmek, yazdırmak; USER: yer, bir yer, yerde, yeri, place

GT GD C H L M O
places /pleɪs/ = NOUN: yer, sıra, mekân, ev, basamak, yerleşim yeri, mahal, mevki, hane; VERB: yerleştirmek, koymak, oturtmak; USER: yerler, yerlerde, yerleri, yer, yerlerden

GT GD C H L M O
plan /plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet; VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek; USER: plan, planı, sistemi, planının, planını

GT GD C H L M O
planning /ˈplæn.ɪŋ/ = NOUN: planlama, tasarım, düzene sokma, plancılık; USER: planlama, planlıyorsanız, planlıyor, planlıyoruz, planlaması

GT GD C H L M O
plans /plæn/ = NOUN: plan, proje, tasarı, taslak, kroki, niyet; VERB: planlamak, plan yapmak, tasarlamak, planını çizmek; USER: planları, planlar, planlarını, planlarının, plan, plan

GT GD C H L M O
played /ˌpleɪdˈaʊt/ = VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek, numarası yapmak, kımıldamak, rol almak, bahis yapmak, turneye çıkmak; USER: oynadı, Oynanan, oynandı, oynanır, oynadığı, oynadığı

GT GD C H L M O
playing /pleɪ/ = NOUN: oynama, çalma; USER: oynama, oynarken, oyun, oynamak, oynamaya

GT GD C H L M O
please /pliːz/ = VERB: memnun etmek, hoşnut etmek, hoşuna gitmek, keyif vermek, tenezzül etmek, buyurmak; USER: lütfen, edin, geçiniz, edebilirsiniz, ulaşabilirsiniz, ulaşabilirsiniz

GT GD C H L M O
plug /plʌɡ/ = NOUN: fiş, priz, tıkaç, buji, tıpa, dolgu, yumruk, yangın musluğu, vuruş, silindir şapka; VERB: tıkaç, tıkamak; USER: fiş, plug, fişi, eklenti, fişini

GT GD C H L M O
point /pɔɪnt/ = NOUN: nokta, puan, konu, husus, sayı, mesele, uç, amaç, anlam, an; VERB: göstermek, işaret etmek; USER: nokta, noktası, noktada, noktasına, noktaya

GT GD C H L M O
pool /puːl/ = NOUN: havuz, bilardo, pot, gölcük, gölet, fon, tröst, petrol rezervi, kartel, ortaya konan para, birlik; VERB: fon oluşturmak, kârı paylaşmak, tröst kurmak, para koymak, birleştirmek; USER: havuz, havuzu, yüzme havuzu, pool, havuzuna

GT GD C H L M O
portfolio /pôrtˈfōlēˌō/ = NOUN: evrak çantası, bakanlık, tahviller, belgeler; USER: portföy, portföyü, Portfolio'ya bak, Portfolio'ya, portföyüyle

GT GD C H L M O
position /pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: pozisyon, konum, mevki, durum, yer, görev, duruş, görüş, statü, fikir, sav; VERB: yerleştirmek, koymak, yerini belirlemek; USER: pozisyon, konum, konumu, pozisyonu, konumunu

GT GD C H L M O
positions /pəˈzɪʃ.ən/ = NOUN: pozisyon, konum, mevki, durum, yer, görev, duruş, görüş, statü, fikir, sav; VERB: yerleştirmek, koymak, yerini belirlemek; USER: pozisyonları, pozisyonlar, pozisyon, pozisyonlara, konumları

GT GD C H L M O
possibly /ˈpɒs.ə.bli/ = ADVERB: belki, olabilir, mümkün olduğunca, mümkün olarak; USER: belki, muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, mümkün

GT GD C H L M O
potential /pəˈten.ʃəl/ = NOUN: potansiyel, gerilim, güç, yeterlik kipi, iktidar; ADJECTIVE: potansiyel, olası, gizli, açığa çıkmamış; USER: potansiyel, potansiyeli, olası, potansiyelini, potansiyeline

GT GD C H L M O
present /ˈprez.ənt/ = ADJECTIVE: mevcut, bu, şimdiki, hazır, halihazırdaki; VERB: sunmak, bulunmak, tanıtmak; NOUN: hediye, armağan, şimdiki zaman, şu an; USER: mevcut, sunmak, sunuyoruz, ortaya, günümüze

GT GD C H L M O
probably /ˈprɒb.ə.bli/ = ADVERB: muhtemelen, olasılıkla, belki de, galiba; USER: muhtemelen, olasılıkla, büyük olasılıkla, belki, ihtimalle, ihtimalle

GT GD C H L M O
problem /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan; USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz

GT GD C H L M O
problems /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; USER: sorunları, sorunlar, sorun, sorunlarına, problemleri, problemleri

GT GD C H L M O
process /ˈprəʊ.ses/ = NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; USER: süreç, işlem, süreci, işlemi, sürecinde

GT GD C H L M O
processes /ˈprəʊ.ses/ = VERB: işlemek, yönlendirmek, işleme tabi tutmak, alaya katılmak, dava açmak, özel işlem uygulamak; NOUN: süreç, işlem, yöntem, usul, aşama, dava, çıkıntı, gidiş; USER: süreçleri, işlemleri, işlemler, süreçler, süreçlerini

GT GD C H L M O
product /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürün, ürünün, ürünü, ürünleri, bir ürün

GT GD C H L M O
products /ˈprɒd.ʌkt/ = NOUN: ürün, çarpım, mahsul, sonuç, meyve; USER: ürünleri, ürünler, ürün, ürünlerin, ürünlerinin

GT GD C H L M O
professional /prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse; ADJECTIVE: profesyonel, mesleki, meslek, uzman, meslekten yetişme, azimli, kararlı, para için yapan; USER: profesyonel, profesyonel bir, mesleki, Professional, meslek

GT GD C H L M O
professionals /prəˈfeʃ.ən.əl/ = NOUN: profesyonel, uzman, mütehassıs, fikir işçisi, meslekten yetişme kimse, para için yapan kimse; USER: profesyoneller, profesyonelleri, uzmanları, profesyonel, profesyonele

GT GD C H L M O
profitability /ˈprɒf.ɪ.tə.bl̩/ = USER: karlılık, kârlılık, karlılığı, karlılığını, kârlılığı

GT GD C H L M O
programs /ˈprəʊ.ɡræm/ = VERB: programlamak, programlamak, planlamak, planlamak; NOUN: program, program, yazılım, yazılım, plan, plan, gösteri, gösteri, yapım, yapım; USER: programları, programlar, programlarının, programların, program

GT GD C H L M O
project /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: proje, projesi, projenin, projeye, projesinin

GT GD C H L M O
projects /ˈprɒdʒ.ekt/ = NOUN: proje, tasarı, plan; VERB: yansıtmak, tasarlamak, atmak, planlamak, fırlatmak, projesini hazırlamak, iz düşürmek, çıkıntı oluşturmak, çıkık olmak; USER: projeler, projeleri, proje, projelerin, projelerinin

GT GD C H L M O
protect /prəˈtekt/ = VERB: korumak, savunmak, gözetmek, muhafaza etmek, himaye etmek, sahip çıkmak, kayırmak; USER: korumak, koruma, korunmasına, korunması, korumaya

GT GD C H L M O
protecting /prəˈtekt/ = ADJECTIVE: koruyucu; NOUN: sahip çıkma; USER: koruyucu, korumak, koruma, korunması, koruyan

GT GD C H L M O
provide /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlamak, sağlar, verin, sunmak, sağlayabilir

GT GD C H L M O
provided /prəˈvīd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlanan, verilen, verilmedi, Resim, sunulan

GT GD C H L M O
provides /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlar, içerir, sağlayan, sağlamaktadır, sunar

GT GD C H L M O
puzzle /ˈpʌz.l̩/ = NOUN: bulmaca, bilmece, muamma, şaşkınlık, kafası karışma, tereddüd, yap-boz; VERB: şaşırtmak, şaşırmak, kafasını karıştırmak, düşündürmek, karışıklaştırmak, kafası karışmak, kafa patlatmak, muamma gibi gelmek; USER: bulmaca, puzzle, bilmece

GT GD C H L M O
question /ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma; VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak; USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya

GT GD C H L M O
quickly /ˈkwɪk.li/ = ADVERB: hızla, çabuk, çabucak, tez, şipşak; USER: hızla, çabuk, hızlı, hızlı bir şekilde, hızlı bir, hızlı bir

GT GD C H L M O
raised /reɪz/ = ADJECTIVE: kalkık, yükseltilmiş, kabarık, kabartma, mayalanmış, zamlı, mayalı; USER: yükseltilmiş, kaldırdı, ortaya, büyüdü, yükseltti

GT GD C H L M O
range /reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak; VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek; USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık

GT GD C H L M O
rather /ˈrɑː.ðər/ = ADVERB: oldukça, daha doğrusu, aksine, bayağı, tercihen, daha iyisi, az çok, bilâkis, iyisimi; USER: oldukça, daha doğrusu, yerine, değil, çok

GT GD C H L M O
reach /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek; NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış; USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır

GT GD C H L M O
read /riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek; ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili; USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya

GT GD C H L M O
receptive /rɪˈsep.tɪv/ = ADJECTIVE: anlayışlı, çabuk kavrayan, yeni fikirlere açık; USER: anlayışlı, alıcı, açık, reseptif, receptive

GT GD C H L M O
recognize /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanımak, kabul, tanır, fark, tanıması

GT GD C H L M O
recognizes /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanır, kabul, tanıdığı, tanımaktadır, algılar

GT GD C H L M O
recruit /rɪˈkruːt/ = NOUN: acemi, acemi er, acemi asker, yeni üye; VERB: toplamak, askere almak, silâh altına almak, kuvvetlendirmek, iyileşmek, iyileştirmek; USER: acemi, işe, askere, içgöçer, recruit

GT GD C H L M O
refer /riˈfər/ = VERB: başvurmak, değinmek, bakmak, bahsetmek, göndermek, kastetmek, sevketmek, atfetmek, yararlanmak, ait olmak, ilgili olmak, ima etmek, ait saymak; USER: başvurmak, bakın, bakınız, başvurun, bkz

GT GD C H L M O
relevant /ˈrel.ə.vənt/ = ADJECTIVE: uygun, konu ile ilgili, amaca uygun, alâkalı; USER: uygun, ilgili, kuruluşları, hakkında, alakalı

GT GD C H L M O
report /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek; USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz

GT GD C H L M O
reporting /rɪˈpɔːt/ = VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek, sunmak, görünmek, muhabirlik yapmak, hazır bulunmak; USER: raporlama, rapor, bildirdiği, raporlanması, bildiren

GT GD C H L M O
requires /rɪˈkwaɪər/ = VERB: istemek, gerektirmek, zorunlu tutmak, gerekmek, gerekli olmak, ihtiyacı olmak, icap etmek, eksik olmak; USER: gerektirir, gerektiren, gerekir, gerektirmektedir, gereklidir, gereklidir

GT GD C H L M O
resilient /rɪˈzɪl.i.ənt/ = ADJECTIVE: esnek, elastik, çabuk iyileşen, kendini çabuk toparlayan; USER: esnek, dayanıklı, dirençli, esnek bir, elastik

GT GD C H L M O
resource /rɪˈzɔːs/ = NOUN: kaynak, çare, uğraş, vasıta, yardımına başvurulacak kimse, beceri, çözüm bulma yeteneği, oyalayıcı şey; USER: kaynak, kaynağı, kaynakları, kaynaktır, kaynağın

GT GD C H L M O
resources /ˈrēˌsôrs,ˈrēˈzôrs,riˈsôrs,riˈzôrs/ = NOUN: kaynaklar, olanaklar, imkânlar, parasal kaynaklar, aktifler; USER: kaynaklar, kaynaklarını, bilgi, kaynakları, kaynakların

GT GD C H L M O
results /rɪˈzʌlt/ = NOUN: sonuç, netice, akıbet, semere, son, ürün; VERB: sonucu olmak; USER: sonuçları, sonuçlar, sonuç, sonuçlarını, sonuçlara, sonuçlara

GT GD C H L M O
revenue /ˈrev.ən.juː/ = NOUN: gelir, maliye, devlet geliri, hazine; USER: gelir, gelirleri, geliri, gelirler

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
risen /raɪz/ = USER: yükseldi, arttı, artmıştır, yükselmiştir, artış

GT GD C H L M O
robust /rəʊˈbʌst/ = ADJECTIVE: güçlü, kuvvetli, gürbüz, dirençli, dinç, zorlu, çetin, kaba saba; USER: güçlü, sağlam, sağlam bir, dayanıklı, güçlü bir

GT GD C H L M O
role /rəʊl/ = NOUN: rol; VERB: rol yapmak; USER: rol, rolü, bir rol, rolünü, rolünün, rolünün

GT GD C H L M O
roles /rəʊl/ = NOUN: rol; USER: rolleri, roller, rol, rollerini, rolü

GT GD C H L M O
roll /rəʊl/ = NOUN: rulo, silindir, tomar, top, yuvarlanma; VERB: yuvarlamak, yuvarlanmak, sarmak, döndürmek, çevirmek, dürmek, oklava ile açmak; USER: rulo, döndürün, yuvarlayın, tomar, yuvarlamak

GT GD C H L M O
rose /rəʊz/ = NOUN: gül, gül deseni, pembe şarap, üzgeçli ağızlık, gül pencere, roze şarap, hortum ağzı, rüzgâr gülü, yılancık, güzel kız, gül pembesi; ADJECTIVE: gül, pembe, lâl, gül pembesi; USER: gül, yükseldi, rose, yükselmiştir, artış

GT GD C H L M O
roughly /ˈrʌf.li/ = ADVERB: kabaca, aşağı yukarı, kaba, tahminen; USER: kabaca, yaklaşık, aşağı yukarı, yaklaşık olarak, kaba

GT GD C H L M O
row /rəʊ/ = NOUN: sıra, dizi, kavga, tartışma, gürültü, patırtı, kürek çekme, sandal gezisi; VERB: kürek çekmek, sandalla gezdirmek, kıyameti koparmak, kürekle donatmak; USER: sıra, satır, satırı, satırda, satırın

GT GD C H L M O
rudimentary /ˌruː.dɪˈmen.tər.i/ = ADJECTIVE: temel, ilkel, tam gelişmemiş, dumura uğramış; USER: ilkel, temel, rudimenter, gelişmemiş, ilkel bir

GT GD C H L M O
rules /ruːl/ = NOUN: kurallar, tüzük; USER: kurallar, kuralları, kurallara, kurallarını, kurallarına

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
said /sed/ = ADJECTIVE: bahsedilen, adı geçen, denilen; USER: adı geçen, dedi, söyledi, söylediğim, belirtti, belirtti

GT GD C H L M O
same /seɪm/ = ADJECTIVE: aynı, benzer, tıpkı, farksız, farketmez; USER: aynı, benzer, benzer

GT GD C H L M O
sandbox /ˈsænd.pɪt/ = NOUN: kum havuzu; USER: kum havuzu, sanal, sandbox, sanal alan, kum

GT GD C H L M O
say /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: demek, söylemek, söylüyor, söylüyorlar, söyleyebilirim, söyleyebilirim

GT GD C H L M O
says /seɪ/ = NOUN: söz, laf, son söz; VERB: söylemek, demek, etmek, bildirmek, okumak, tekrarlamak, farzetmek, varsaymak; USER: diyor, söylüyor, söyledi, diyor ki, der, der

GT GD C H L M O
scare /skeər/ = VERB: korkutmak, ürkütmek, korkmak, ödünü koparmak, ürkmek; NOUN: korku, ani korku, ödü patlama, ürkme; USER: korkutmak, korkutmaya, korkutma, korkutup, korkutuyor

GT GD C H L M O
school /skuːl/ = NOUN: okul, ekol, mektep, tarz, okul binası, balık sürüsü, okul çalışanları ve öğrencileri; VERB: okula göndermek, yetiştirmek, eğitmek, öğretmek, ders vermek, terbiye etmek, alıştırmak; USER: okul, Okulun, okula, okulu, okulda

GT GD C H L M O
scratch /skrætʃ/ = NOUN: çizik, sıyrık, çizgi; VERB: kazımak, tırmalamak, çizmek, karalamak, kaşımak, kaşınmak; ADJECTIVE: rasgele, gelişigüzel, derme çatma; USER: çizik, sıfırdan, çizilmeye, çizmeyin, çizebilir

GT GD C H L M O
search /sɜːtʃ/ = NOUN: arama, araştırma; VERB: aramak, araştırmak, incelemek, yoklamak, üstünü aramak, sondalamak, gedik açmak; USER: arama, aramak, aramanıza, arayabilirsiniz, Aramayı

GT GD C H L M O
second /ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı; ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli; VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek; USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi

GT GD C H L M O
section /ˈsek.ʃən/ = NOUN: bölüm, kesit, kısım, kesim, bölge, bölme, kesme, kompartıman, manga, alt şube; VERB: bölmek, kısımlara ayırmak; USER: bölüm, bölümünde, bölümde, bölümü, bölümüne

GT GD C H L M O
secure /sɪˈkjʊər/ = ADJECTIVE: güvenli, güvenilir, sağlam, emin, güvencede; VERB: sağlamak, korumak, sağlamlaştırmak, güvenceye almak, elde etmek, sigortalamak, sağlama almak, sağlama bağlamak, teminât vermek, sıkıca kapatmak; USER: güvenli, güvenliğini, güvence altına, sabitlemek, sağlamak

GT GD C H L M O
security /sɪˈkjʊə.rɪ.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, güvence, güvenlik önlemleri, kefalet, rehin, depozito, ipotek, selamet, teminât; USER: güvenlik, Security, güvenliği, güvenliğini, Emniyet

GT GD C H L M O
see /siː/ = VERB: görmek, anlamak, bakmak, görüşmek, seyretmek, uğurlamak, yolcu etmek, sezmek, farketmek, göz önüne almak, görüp geçirmek; NOUN: papalık, piskoposluk; USER: görmek, bkz, bakın, bakınız, göremeyecek, göremeyecek

GT GD C H L M O
seem /sēm/ = VERB: görünmek, gibi görünmek, benzemek, gibi gelmek, gibi gözükmek; USER: görünmek, görünüyor, gibi, gibi görünüyor, görünebilir

GT GD C H L M O
seize /siːz/ = VERB: ele geçirmek, kaçırmamak, yakalamak, el koymak, almak, kavramak, tutmak, kapmak, takılmak, zaptetmek, benimsemek, tutukluk yapmak, gaspetmek, anlamak, tutuklamak, kabullenmek, ganimet almak, yapışmak, havada kapmak; USER: ele geçirmek, ele, kaçırmamak, yakalamak, ele geçirdi

GT GD C H L M O
senior /ˈsiː.ni.ər/ = ADJECTIVE: kıdemli, üst, yaşlı, yaşça büyük, daha yaşlı, son sınıfa ait; NOUN: üst, büyük, son sınıf öğrencisi, baba, kıdemli kimse, yaşça büyük olan kimse; USER: kıdemli, üst, üst düzey, düzey, üst düzey bir

GT GD C H L M O
serve /sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası; VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak; USER: servis, hizmet, vermektedir, hizmet vermektedir, görev

GT GD C H L M O
serves /sɜːv/ = NOUN: servis, servis atışı, servis sırası; VERB: hizmet vermek, hizmet etmek, vermek, görev yapmak, çalışmak, servis yapmak, yaramak, yerine getirmek, hapis yatmak; USER: hizmet, hizmet vermektedir, vermektedir, sunmaktadır, servis

GT GD C H L M O
service /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda; ADJECTIVE: hizmet; VERB: hizmet vermek; USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri

GT GD C H L M O
services /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler; USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti

GT GD C H L M O
session /ˈseʃ.ən/ = NOUN: oturum, dönem, toplantı, celse, devre, kongre, sömestr, akademik yıl; USER: oturum, oturumu, aktif kalma, aktif, oturumda

GT GD C H L M O
sets /set/ = VERB: ayarlamak, belirlemek, kurmak, koymak, yapmak, düzenlemek, hazırlamak, yerleştirmek; NOUN: set, dizi, takım, grup; USER: setleri, set, bebekler, kümeleri, takımları, takımları

GT GD C H L M O
share /ʃeər/ = NOUN: pay, hisse, hisse senedi, katılım, sermaye payı, kâr payı, saban demiri; VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: pay, hisse, paylaşmak, payı, payını

GT GD C H L M O
shared /ʃeəd/ = VERB: paylaşmak, bölüşmek, katılmak, iştirak etmek, ortak kullanmak; USER: paylaşılan, ortak, paylaştı, paylaşımlı, paylaşılır

GT GD C H L M O
shareholders /ˈʃeəˌhəʊl.dər/ = NOUN: hissedar, ortak, pay sahibi; USER: hissedarlar, pay sahiplerinin, pay sahipleri, pay, hissedarları

GT GD C H L M O
she /ʃiː/ = PRONOUN: o; NOUN: kadın; USER: o, diye, onun, kadın

GT GD C H L M O
shoes /ʃuː/ = NOUN: ayakkabı, nal, pabuç, balata, fren balatası, dış lâstik, kontak papucu; VERB: ayakkabı giydirmek, nallamak; USER: ayakkabı, ayakkabıları, ayakkabılar, shoes, ayakkabısı, ayakkabısı

GT GD C H L M O
should /ʃʊd/ = USER: should-, should, ise, -meli, -meliydi, -malıydı; USER: -meli, gerekir, gerektiği, olmalıdır, gereken, gereken

GT GD C H L M O
simplified /ˈsɪm.plɪ.faɪ/ = ADJECTIVE: basitleştirilmiş, sadeleştirilmiş, kolaylaştırılmış; USER: basitleştirilmiş, basitleştirilmiştir, basit, basitleştirilmiş bir, sadeleştirilmiş

GT GD C H L M O
since /sɪns/ = ADVERB: beri, bu yana, o zamandan beri; CONJUNCTION: madem, olalı, edeli, mademki, yapalı, -den beri, -dığı için; PREPOSITION: -den beri, -den itibaren, -den bu yana; USER: beri, bu yana, yana, tarihi, olma tarihi, olma tarihi

GT GD C H L M O
sit /sɪt/ = VERB: oturmak, oturtmak, toplanmak, poz vermek, sınava girmek, konmak, binmek, modellik yapmak, tünemek, kuluçkaya yatmak, oturuma katılmak, yola getirmek, burnunu sürtmek, tam oturmak; USER: oturmak, oturup, yaslanın, otur, oturun, oturun

GT GD C H L M O
size /saɪz/ = NOUN: boyut, boy, büyüklük, ölçü, beden, numara, tutkal, apre, çiriş, şapka astar tutkalı, önemli miktar; VERB: büyüklüğüne göre ayırmak, çirişlemek, tutkallamak, sertleştirmek; USER: boyut, boyutu, boyutunu, büyüklüğü, boy

GT GD C H L M O
skills /skɪl/ = NOUN: beceri, yetenek, ustalık, hüner, maharet, kabiliyet, marifet, beceriklilik; USER: becerileri, beceri, becerilerini, beceriler, becerilerinin

GT GD C H L M O
slate /sleɪt/ = NOUN: arduvaz, kayağantaş, aday listesi, yazı tahtası, barut rengi; ADJECTIVE: barut rengi, kayağantaşından yapılmış; VERB: arduvaz kaplamak, kınamak, azarlamak, belirlemek, kararlaştırmak; USER: arduvaz, kayrak, barut, slate, arduaz

GT GD C H L M O
small /smɔːl/ = ADJECTIVE: küçük, az, ufak, hafif, minik, mini, küçücük, ufak tefek, önemsiz, basit, ufacık, zayıf, mütevazi, fakir, sıradan, arka, dar kısım; USER: küçük, küçük bir, az, small, ufak, ufak

GT GD C H L M O
so /səʊ/ = CONJUNCTION: bu yüzden, yani, için, diye, -ması için; ADVERB: çok, kadar, böylece, öyle, o kadar, böyle, pek, de, da, demek, şöyle, demek ki, öyleki, aynen; NOUN: sol; USER: bu yüzden, çok, böylece, kadar, yani, yani

GT GD C H L M O
social /ˈsəʊ.ʃəl/ = ADJECTIVE: sosyal, toplumsal, toplumcul, toplu halde yaşayan; NOUN: kilise üyelerinin resmi olmayan toplantısı; USER: sosyal, toplumsal

GT GD C H L M O
software /ˈsɒft.weər/ = NOUN: yazılım, bilgisayar programı; USER: yazılım, yazılımı, yazılımını, programı, yazılımları

GT GD C H L M O
solution /səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme; USER: çözüm, çözümü, çözeltisi, çözelti, çözümdür

GT GD C H L M O
solutions /səˈluː.ʃən/ = NOUN: çözüm, çözelti, solüsyon, eriyik, çare, çözünme, çıkar yol, halletme, ara verme; USER: çözümler, çözümleri, çözüm, çözümlerini, çözümlerin

GT GD C H L M O
solve /sɒlv/ = VERB: çözmek, çözümlemek, çözüm bulmak, halletmek, aydınlatmak; USER: çözmek, çözmeye, çözme, çözümü, çözebilir

GT GD C H L M O
solved /sɒlv/ = ADJECTIVE: çözülmüş; USER: çözülmüş, çözüldü, çözülmesi, çözülür, çözülebilir

GT GD C H L M O
solving /sɒlv/ = NOUN: çözme, halletme; USER: çözme, çözümü, çözümünde, çözmek, çözmede

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
somebody /ˈsʌm.bə.di/ = PRONOUN: biri, birisi, kimse, şahsiyet, önemli kimse, bazısı, kimisi; USER: biri, birisi, birini, birileri, birinin, birinin

GT GD C H L M O
something /ˈsʌm.θɪŋ/ = NOUN: bir şey, önemli bir şey; USER: bir şey, şey, bir, şeyler, bir şeyler, bir şeyler

GT GD C H L M O
sometimes /ˈsʌm.taɪmz/ = ADVERB:

GT GD C H L M O
sooner /suːn/ = USER: er, erken, daha erken, çabuk, daha önce

GT GD C H L M O
spawned /spɔːn/ = VERB: yumurtlamak, meydana getirmek, ortaya çıkmak, yavrulamak, durmadan doğurmak; USER: olurken, kökenli, spawned, oluşmasına neden

GT GD C H L M O
special /ˈspeʃ.əl/ = ADJECTIVE: özel, has, özellikli, olağanüstü, ayrıcalıklı; NOUN: özel indirim, özel baskı, spesiyalite, özel yayın, özel tren, günün yemeği, geçici polis, özel muhabir, özel sayı; USER: özel, özel bir, özel bir

GT GD C H L M O
specific /spəˈsɪf.ɪk/ = ADJECTIVE: belirli, özel, spesifik, belli, özgül, kesin, kendine özgü, özellikli; NOUN: özel ilaç, özel amaçlı ilaç; USER: özel, belirli, belirli bir, spesifik, özgü

GT GD C H L M O
specifically /spəˈsɪf.ɪ.kəl.i/ = USER: özellikle, özel, özel olarak, spesifik, spesifik olarak, spesifik olarak

GT GD C H L M O
specificity /ˌspes.ɪˈfɪs.ɪ.ti/ = USER: özgüllük, özgüllüğü, spesifite, spesifitesi, spesifisite

GT GD C H L M O
spent /spent/ = ADJECTIVE: harcanmış, bitmiş, yorgun, bitkin, spermlerini boşaltmış, yumurtlamayı bitirmiş, zayıf, etkisiz; USER: harcanmış, geçirdi, geçirdim, harcanan, peynir

GT GD C H L M O
spoken /ˈspəʊ.kən/ = ADJECTIVE: konuşulan, konuşma, konuşan; USER: konuşulan, Konuştuğum, sözlü, konuşulur, konuşulmaktadır, konuşulmaktadır

GT GD C H L M O
spurs /spər/ = NOUN: mahmuzlar; USER: mahmuzlarım, mahmuzlar, Mahmuzlarınız, Mahmuzun, spür,

GT GD C H L M O
staff /stɑːf/ = NOUN: personel, kadro, değnek, kurmay, asa, porte, baston, destek; ADJECTIVE: personel, kurmay; VERB: personel sağlamak, kadrosu olmak; USER: personel, personeli, staff, personelin, çalışanları

GT GD C H L M O
stakeholder /ˈsteɪkˌhəʊl.dər/ = NOUN: bahis parasını tutan kimse, depozitonun teslim edildiği kimse; USER: paydaş, paydaşların, paydaşlı, paydaşlar, paydaşın

GT GD C H L M O
stakeholders /ˈstākˌhōldər/ = NOUN: bahis parasını tutan kimse, depozitonun teslim edildiği kimse; USER: paydaşlar, paydaşların, paydaşları, paydaşlarla, paydaşlara

GT GD C H L M O
standardizing /ˈstæn.də.daɪz/ = VERB: standartlaştırmak, ayarlamak, tek tip yapmak, titre etmek; USER: standart hale, standartlaştırılması, standardize, standartlaştırarak, standardizasyon

GT GD C H L M O
standards /ˈstæn.dəd/ = NOUN: standart, norm, ölçüt, kalite, bayrak, ölçü, sancak, seviye, model, ayar, miyar, sembol, payanda, derece, dik destek, dik sap üzerinde yetiştirilen bitki; USER: standartları, standartlar, standartlara, standartlarına, standartlarını

GT GD C H L M O
started /stɑːt/ = VERB: başlatmak, başlamak, çalıştırmak, kurmak, çalışmak, koyulmak, çıkarmak, fırlamak, kalkmak, yola çıkmak, yöneltmek, irkilmek, gevşetmek, hareket etmek, ürkmek, tartışmaya açmak, ürkütmek, korkutup kaçırmak, kaynaklanmak, desteklemek; USER: başladı, başlayan, ait, üyeye ait, başlamıştır

GT GD C H L M O
starting /stɑːt/ = ADJECTIVE: başlangıç, başlama, çıkış; NOUN: çalıştırma, başlama, hareket, çalışma, koyulma; USER: başlangıç, başlayan, başlayarak, başlıyor, başlamadan

GT GD C H L M O
states /steɪt/ = NOUN: sınıf, paye, derece; USER: devletler, devletlerin, devletleri, devlet, ülkeler

GT GD C H L M O
statistician /ˌstæt.ɪˈstɪʃ.ən/ = NOUN: istatistikçi; USER: istatistikçi, statistician, istatistikçinin, bir istatistikçi, istatistikçi olan,

GT GD C H L M O
strategic /strəˈtiː.dʒɪk/ = ADJECTIVE: stratejik, şartlara uygun, savaş stratejisine uygun; USER: stratejik, stratejik bir

GT GD C H L M O
strategies /ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi; USER: stratejileri, stratejiler, stratejilerinin, stratejilerini, strateji

GT GD C H L M O
strategy /ˈstræt.ə.dʒi/ = NOUN: strateji, taktik, kurnazlık, savaş bilimi; USER: strateji, stratejisi, stratejisinin, stratejisini, stratejinin

GT GD C H L M O
structure /ˈstrʌk.tʃər/ = NOUN: yapı, bina, bünye; VERB: planlamak, bütün olarak düşünmek; USER: yapı, yapısı, yapısını, yapısının, yapısına, yapısına

GT GD C H L M O
stuff /stʌf/ = NOUN: şey, madde, eşya, saçmalık, kumaş, uyuşturucu, hammadde, saçma, zırva; VERB: doldurmak, tıkamak, tıkıştırmak; USER: şey, madde, sayfalar, şeyler, in Şeyleri

GT GD C H L M O
sub /sʌb/ = PREPOSITION: altında, altına, önüne, içine, içinde, önünde; ADJECTIVE: yardımcı; VERB: yerine geçmek, yerini doldurmak; USER: alt, sub

GT GD C H L M O
succeed /səkˈsiːd/ = VERB: başarılı olmak, başarmak, başarıya ulaşmak, sonra gelmek, yerine geçmek, varisi olmak; USER: başarılı olmak, başarılı, başarısız, başarıya, başarı

GT GD C H L M O
succeeding /səkˈsiːd/ = VERB: başarılı olmak, başarmak, başarıya ulaşmak, sonra gelmek, yerine geçmek, varisi olmak; USER: başarılı, başarı, sonraki, izleyen, takip eden

GT GD C H L M O
successful /səkˈses.fəl/ = ADJECTIVE: başarılı; USER: başarılı, başarılı bir, başarı, başarıyla, başarı ile

GT GD C H L M O
succession /səkˈseʃ.ən/ = NOUN: veraset, intikal, sıra, silsile, yerine geçme, birbirini izleme, üst üste olma, ardışık olma, vekâlet; USER: veraset, arkaya, arka arkaya, arda, art arda

GT GD C H L M O
successor /səkˈses.ər/ = NOUN: halef, varis; USER: halef, halefi, ardılı, ardıl, devamı

GT GD C H L M O
such /sʌtʃ/ = ADJECTIVE: böyle, bu tür, bu gibi, öyle, çok, o kadar; PRONOUN: bu gibi, o gibi; ADVERB: böylesine, çok, öylesine, oldukça; USER: bu tür, böyle, gibi, tür, böyle bir, böyle bir

GT GD C H L M O
summer /ˈsʌm.ər/ = NOUN: yaz, gençlik çağı, hayatın baharı, refah dönemi, taban kirişi, kapı üstü kirişi, pencere üstü kirişi; ADJECTIVE: yaz, yazla ilgili; VERB: yazı geçirmek, yaz boyunca beslemek; USER: yaz, yaz aylarında, yazında, yazın, yazlık

GT GD C H L M O
suppliers /səˈplaɪ.ər/ = NOUN: satıcı, ihtiyacı karşılayan; USER: tedarikçileri, tedarikçiler, tedarikçi, sunucuları, ilgili tedarikçi

GT GD C H L M O
support /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler

GT GD C H L M O
supporting /səˈpɔː.tɪŋ/ = ADJECTIVE: destekleyen, destek, yardımcı, destek olan, kanıtlayıcı, kuvvet verici; NOUN: destekleme; USER: destek, destekleyen, destekleyici, desteklemek, desteklenmesi

GT GD C H L M O
sure /ʃɔːr/ = ADJECTIVE: emin, kesin, muhakkak, şüphesiz, sağlam, güvenilir, sıkı; ADVERB: kesinlikle, elbette, şüphesiz, mutlâka; USER: emin, dikkat, kesin, kesinlikle, tabii, tabii

GT GD C H L M O
survey /ˈsɜː.veɪ/ = NOUN: anket, inceleme, etüt, ölçme, tetkik, muayene, genel bakış, bakma, harita çizme; VERB: araştırmak, bakmak, incelemek, yoklamak, ölçmek, muayene etmek, harita çizimi için ölçmek; USER: anket, diğer detaylar, diğer, araştırma, anketi

GT GD C H L M O
sweep /swiːp/ = NOUN: süpürme, tarama, dönemeç, baca temizleyicisi, kıvrım, tarayıcı; VERB: süpürmek, temizlemek, taramak, sürüklemek, süpürüp atmak, silip süpürmek; USER: süpürme, Sweep, tarama, silme, temizleyicisi

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
systems /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistemleri, sistemler, sistemlerinin, sistemlerin, sistemlerinde

GT GD C H L M O
tagged /tæɡ/ = VERB: etiketlemek, kovalamak, peşini bırakmamak, etiket takmak, isimlik takmak, kafiye bulmak, birleştirmek, peşinden koşturmak, kırkmak; USER: tagged, etiketli, etiketledi, etiketlendi, etiketlenmiş

GT GD C H L M O
take /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır

GT GD C H L M O
talent /ˈtæl.ənt/ = NOUN: yetenek, kabiliyet, marifet, yetenekli kimse, eski para ve tartı sistemi; USER: yetenek, yeteneği, yetenekli, yeteneğini, yetenekleri

GT GD C H L M O
talk /tɔːk/ = VERB: konuşmak, görüşmek; NOUN: konuşma, söz, sohbet, görüşme, laf, dedikodu, söylenti, hoşbeş; USER: konuşmak, konuşma, konuşmaya, söz, konuşun

GT GD C H L M O
team /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekip, takım, takim, ekibi, takımı, takımı

GT GD C H L M O
teams /tēm/ = NOUN: takım, ekip, tim, kuş sürüsü, koşum hayvanları; VERB: koşmak, takım kurmak, takım halinde yapmak; USER: ekipleri, takım, takımlar, takımlarda, takımları

GT GD C H L M O
technical /ˈtek.nɪ.kəl/ = ADJECTIVE: teknik, teorik, kurallı, yasal; USER: teknik, Technical

GT GD C H L M O
techniques /tekˈniːk/ = NOUN: teknik, yöntem, usul; USER: teknikleri, teknikler, tekniklerini, tekniklerinin, teknik

GT GD C H L M O
technologies /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknolojileri, teknolojiler, teknolojilerin, teknolojilerinin, teknoloji

GT GD C H L M O
technologists /tekˈnɒl.ə.dʒɪst/ = NOUN: teknoloji uzmanı; USER: teknoloji, teknologlar, teknoloji uzmanları, teknolojistleri, teknologları

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
tell /tel/ = VERB: söylemek, anlatmak, bildirmek, demek, haber vermek, emretmek, ayırt etmek, açığa çıkarmak; USER: söylemek, anlatmak, söyle, haber, söyleyecektir

GT GD C H L M O
ten /ten/ = USER: ten-, ten, onluk, onlu; USER: on, ten, ten

GT GD C H L M O
tenets /ˈten.ɪt/ = NOUN: inanç, ilke, öğreti, doktrin; USER: ilkeleri, ilkelerinin, ilkelerini, ilkelerine, ilkelerinden

GT GD C H L M O
term /tɜːm/ = NOUN: dönem, terim, süre, ifade, koşul, devre, söz, sınır taşı, regl dönemi, doğum zamanı, adet dönemi; VERB: adlandırmak, demek, isim vermek; USER: terim, dönem, vadeli, süreli, vadede

GT GD C H L M O
terms /tɜːm/ = NOUN: şartlar, koşullar, ücret, samimiyet, yakınlık, fiyat; USER: şartlar, açısından, bakımından, terimler, terimleri

GT GD C H L M O
textron = USER: Textron, Textron'un, Textron firması,

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
them /ðem/ = PRONOUN: onları, onlara, onlar; USER: onları, onlara, bunları, onlar, bunların, bunların

GT GD C H L M O
themselves /ðəmˈselvz/ = PRONOUN: kendilerini, kendileri, kendilerine; USER: kendilerini, kendileri, kendi, kendilerine, kendini

GT GD C H L M O
then /ðen/ = ADVERB: o zaman, öyleyse, ondan sonra, o halde, demek, zira; ADJECTIVE: o zamanki, o zamanlarki; USER: o zaman, sonra, ardından, daha sonra, o, o

GT GD C H L M O
there /ðeər/ = ADVERB: orada, oraya, şurada, oralarda, o konuda; PRONOUN: şuradaki; USER: orada, var, vardır, yoktur, yok, yok

GT GD C H L M O
therefore /ˈðeə.fɔːr/ = ADVERB: bu nedenle, bu yüzden, bundan dolayı, o yüzden, bunun için, onun için; CONJUNCTION: bu nedenle, bu yüzden, o yüzden, onun için; USER: bu nedenle, nedenle, dolayısıyla, yüzden, bu yüzden

GT GD C H L M O
these /ðiːz/ = PRONOUN: bunlar; USER: bunlar, bu, şu, bu gibi, bu gibi

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
things /θɪŋ/ = NOUN: işler, eşyalar, giysiler, palto, şapka; USER: işler, şeyler, mutlaka, şey, şeyleri, şeyleri

GT GD C H L M O
think /θɪŋk/ = VERB: düşünmek, sanmak, saymak, zannetmek, anmak, tasavvur etmek, aklından geçirmek, planlamak; USER: düşünmek, düşünüyorum, düşünüyorsanız, düşünüyorsun, düşünüyor, düşünüyor

GT GD C H L M O
thinking /ˈθɪŋ.kɪŋ/ = NOUN: düşünme, düşünce, fikir, tasavvur; ADJECTIVE: düşünce, düşünen; USER: düşünme, düşünce, düşünmeye, düşünüyordum, düşünüyor, düşünüyor

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
those /ðəʊz/ = PRONOUN: onlar, şunlar; USER: bu, o, olanlar, olan, olan

GT GD C H L M O
through /θruː/ = ADVERB: sayesinde, doğru, baştan sona, tamamen, doğruca, bir uçtan bir uca; PREPOSITION: sayesinde, içinden, arasından, yüzünden, baştan başa, bir uçtan bir uca; ADJECTIVE: kesintisiz, direkt; USER: sayesinde, ile, aracılığıyla, üzerinden, yoluyla

GT GD C H L M O
tickets /ˈtɪk.ɪt/ = NOUN: bilet, fiş, etiket, trafik cezası, ehliyet, parti programı, parti aday listesi; VERB: etiketlemek; USER: bilet, biletleri, biletlerini, biletlerinizi, biletlerinin

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
times /taɪmz/ = NOUN: kez, kere, defa, çağ; USER: kez, kere, defa, zaman, kat, kat

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
together /təˈɡeð.ər/ = ADVERB: birlikte, beraber, hep birden, hiç durmadan; ADJECTIVE: kuyruk, peşinden ayrılmayan; USER: birlikte, araya, bir araya, beraber, arada

GT GD C H L M O
too /tuː/ = ADVERB: çok, de, fazla, dahi; USER: çok, de, da, fazla, kadar, kadar

GT GD C H L M O
tool /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araç, aracı, aracını, araçtır, bir araç

GT GD C H L M O
tools /tuːl/ = NOUN: araç, alet, parça, keski, penis, çük, kamış; VERB: aletle işlemek, araba kullanmak; USER: araçları, araçlar, araçlarımızdan yararlanmak, araçlarımızdan, aletleri

GT GD C H L M O
top /tɒp/ = NOUN: üst, tepe, baş, zirve, kapak, uç, doruk, topaç; ADJECTIVE: üst, en iyi, en yüksek, tepe; USER: üst, iyi, en iyi, en, üstüne

GT GD C H L M O
topics /ˈtɒp.ɪk/ = NOUN: konu, tema, mesele, mevzu, söz konusu; USER: konu, konular, konuları, konularda, başlık

GT GD C H L M O
training /ˈtreɪ.nɪŋ/ = NOUN: eğitim, antrenman, çalışma, egzersiz, alıştırma, idman, ders, öğretme, çalıştırma, staj süresi; USER: eğitim, eğitimi, antrenmanı, öğretim, eğitimin

GT GD C H L M O
trend /trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil; VERB: yönelmek, eğimli olmak; USER: eğilim, trendi, eğilimi, eğilimin, eğilimine

GT GD C H L M O
trends /trend/ = NOUN: eğilim, akım, gidişat, yön, meyil; USER: eğilimler, trendleri, eğilimleri, eğilimlerini, trends

GT GD C H L M O
tricky /ˈtrɪk.i/ = ADJECTIVE: hileli, aldatıcı, ince, kurnaz, düzenbaz, nazik, oyuncu, üçkâğıtçı; USER: hileli, aldatıcı, zor, zor bir, yanıltıcı

GT GD C H L M O
tried /traɪd/ = ADJECTIVE: denenmiş, güvenilir, sınanmış, arıtılmış; USER: denenmiş, güvenilir, çalıştı, denedim, çalıştım

GT GD C H L M O
troupe /truːp/ = NOUN: trup, tiyatro topluluğu; USER: trup, tiyatro topluluğu, topluluğu, troupe, kumpanyası

GT GD C H L M O
try /traɪ/ = VERB: denemek, çalışmak, yargılamak, tatmak, sınamak, gayret etmek, taşırmak, teşebbüs etmek, yormak; NOUN: deneme, çaba, atış hakkı; USER: denemek, deneyin, çalışın, çalıştığınızda, deneyebilirsiniz

GT GD C H L M O
trying /ˈtraɪ.ɪŋ/ = ADJECTIVE: uğraşan, yorucu, üzücü, zahmetli, uğraştırıcı, sıkıcı, sabrı zorlayan, kalkışan; USER: çalışıyor, çalışan, çalışırken, çalışıyorum, çalışıyoruz

GT GD C H L M O
twitter /ˈtwɪt.ər/ = NOUN: heyecan, cıvıltı, kıkırdama; VERB: kıkırdamak, cıvıldamak, kıs kıs gülmek, heyecandan titremek, sesi titremek; USER: heyecan, twitter, Twitter'da, Twitter'dan, Twitter'a

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
unabridged /ˌʌn.əˈbrɪdʒd/ = ADJECTIVE: hafiflememiş, şiddeti azalmamış; USER: kısaltılmamış, Unabridged, özetlenmemiş

GT GD C H L M O
undergraduate /ˌəndərˈgrajəwit/ = ADJECTIVE: lisans, üniversite öğrencisine ait; NOUN: üniversite öğrencisi, üniversiteli; USER: lisans, Lisans Pathways, Üniversite, Pathways, Lisansüstü

GT GD C H L M O
unique /jʊˈniːk/ = ADJECTIVE: benzersiz, eşsiz, özgün, tek, biricik, mükemmel, rakipsiz, yegâne, bir değerli; NOUN: eşsiz şey, nadir şey; USER: benzersiz, eşsiz, benzersiz bir, eşsiz bir, özgü

GT GD C H L M O
unit /ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük; USER: birim, birimi, ünitesi, ünite, biriminin

GT GD C H L M O
united /jʊˈnaɪ.tɪd/ = ADJECTIVE: birleşik, birleşmiş; USER: birleşik, amerika Birleşik, United, amerika, birleşmiş

GT GD C H L M O
units /ˈjuː.nɪt/ = NOUN: birim, ünite, birlik, öğe, bütünlük; USER: birimleri, üniteleri, birimler, adet, units

GT GD C H L M O
university /ˌyo͞onəˈvərsətē/ = NOUN: üniversite; ADJECTIVE: üniversite; USER: üniversite, üniversitenin, üniversiteye, üniversitede, üniversitesi, üniversitesi

GT GD C H L M O
up /ʌp/ = ADVERB: yukarı, yukarıya; PREPOSITION: yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: ayakta, dik, yükselmiş, çıkmış, olmuş; NOUN: artış; VERB: yükseltmek, artırmak; USER: yukarı, kadar, up, onbirler, fazla, fazla

GT GD C H L M O
uphill /ˌʌpˈhɪl/ = ADVERB: yokuş yukarı, yukarıya; ADJECTIVE: zahmetli, yokuş yukarı giden, yükselen; USER: yokuş yukarı, yokuş, uphill, zorlu, yokuş yukarı bir

GT GD C H L M O
us /ʌs/ = PRONOUN: bize, bizi, biz; USER: bize, bizi, bizim, bizimle, Lütfen, Lütfen

GT GD C H L M O
usable /ˈjuː.zə.bl̩/ = ADJECTIVE: kullanılabilir, kullanılır; USER: kullanılabilir, kullanışlı, kullanılabilen, kullanilabilir, kullanılabilir bir

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
used /juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski; USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır

GT GD C H L M O
useful /ˈjuːs.fəl/ = ADJECTIVE: yararlı, faydalı, kullanışlı, işe yarar; USER: yararlı, faydalı, yararlıdır, kullanışlı, yararlı bir

GT GD C H L M O
user /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcı, kullanıcının, kullanım, kullnım, kullanıcıya

GT GD C H L M O
users /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının

GT GD C H L M O
uses /juːz/ = NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; USER: kullanır, kullanan, kullandığı, kullanmaktadır, kullanıyor, kullanıyor

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
usually /ˈjuː.ʒu.ə.li/ = ADVERB: genellikle, genelde, çoğunlukla; USER: genellikle, Ortalama, Ortalama gönderim, Ortalama gönderim süresi, genelde, genelde

GT GD C H L M O
vacuum /ˈvæk.juːm/ = NOUN: vakum, boşluk, emme; ADJECTIVE: vakumlu; VERB: elektrik süpürgesi ile temizlemek; USER: vakum, elektrikli, vakumlu, elektrik, vakumla

GT GD C H L M O
valuable /ˈvæl.jʊ.bl̩/ = ADJECTIVE: değerli, kıymetli, faydalı; USER: değerli, değerli bir, değerlidir, önemli, kıymetli

GT GD C H L M O
varied /ˈveə.rɪd/ = ADJECTIVE: çeşitli, farklı, değişik, türlü; USER: çeşitli, çeşitlidir, farklı, değişik, zengindir

GT GD C H L M O
version /ˈvɜː.ʃən/ = NOUN: versiyon, model, uyarlama, çeviri, varyant, örnek, tasvir, hikâye, rahimde bebeği çevirme, yorum; USER: versiyon, sürümü, sürüm, sürümünü, versiyonu

GT GD C H L M O
versus /ˈvɜː.səs/ = PREPOSITION: karşı, aleyhinde; USER: karşı, karşısında, versus, karşılık, karşın

GT GD C H L M O
view /vjuː/ = VERB: görmek, bakmak, incelemek, seyretmek; NOUN: görünüm, manzara, bakış, görüş, görüntü, gösterme, görüş alanı, panaroma; USER: görmek, fazlasý, görüntülemek, görüntüle, görüntüleyebilirsiniz

GT GD C H L M O
visit /ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite; VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak; USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine

GT GD C H L M O
walked /wɔːk/ = VERB: yürümek, dolaşmak, yürütmek, gezmek, gezdirmek, dolaştırmak, yürüyerek gitmek, yürüyüşe çıkarmak, adımlamak, adımla ölçmek, yürüterek yormak, eşlik etmek, taşımak; USER: yürüdü, yürüdük, yürüdüm, yürürken

GT GD C H L M O
walls /wɔːl/ = NOUN: duvar, sur, çeper, set, zar; VERB: duvarla çevirmek, ayırmak, tecrit etmek, kapatmak; USER: duvarlar, duvarları, duvar, duvarların, duvarlara

GT GD C H L M O
want /wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak; NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme; USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz

GT GD C H L M O
wanted /ˈwɒn.tɪd/ = ADJECTIVE: aranan, lazım, gerekli; USER: aranan, istedim, istedi, istediğini, istedik, istedik

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
way /weɪ/ = NOUN: yol, yön, yöntem, tarz, taraf, usul, davranış, mesafe, gidişat, durum, yapılış şekli, gelenek, davranış tarzı, bakım, civar, iş alanı; USER: yol, şekilde, yolu, bir şekilde, bir yol, bir yol

GT GD C H L M O
ways /-weɪz/ = NOUN: начин, пут, правац, метод, стаза; USER: yolları, yollar, yolu, şekilde, şekillerde, şekillerde

GT GD C H L M O
we /wiː/ = PRONOUN: biz; USER: biz, Sizlere, We, bizim, Bu, Bu

GT GD C H L M O
weeks /wiːk/ = USER: hafta, haftada, haftalar, hafta içinde, haftalık

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
went /went/ = VERB: gitmek, geçmek, girmek, olmak, ölmek, başlamak, uymak, kaybolmak, yayılmak, bahse girmek, tükenmek, koyulmak, iddiaya girmek, işlemek, sonuçlanmak, haline gelmek, yapılmak; USER: gitti, Kimler gitmiş, gittik, gittim, Kimler, Kimler

GT GD C H L M O
were /wɜːr/ = USER: edildi, vardı, idi, olduğunu, olan, olan

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
whenever /wenˈev.ər/ = ADVERB: her ne zaman, bir ara; CONJUNCTION: -ince, -dığında, -diğinde; USER: her ne zaman, zaman, her, ne zaman, olduğunda

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
whereas /weərˈæz/ = CONJUNCTION: oysa, halbuki, mademki; USER: oysa, ise, iken, iken

GT GD C H L M O
whether /ˈweð.ər/ = CONJUNCTION: olup olmadığını, eğer; USER: olup olmadığını, olmadığını, olsun, olup, olmadığı

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
who /huː/ = PRONOUN: kim, kimi, kime, ki o; USER: kim, kimin, olan, edenler, eden, eden

GT GD C H L M O
whole /həʊl/ = ADJECTIVE: bütün, tüm, tam, toplu, sağlam, sağlıklı, öz, yarasız beresiz; NOUN: tüm, toplam; USER: bütün, tüm, tam, tamamı, tamamen

GT GD C H L M O
why /waɪ/ = ADVERB: neden, niçin, niye; NOUN: sebep; USER: neden, yüzden, nedeni, nedenle, niçin, niçin

GT GD C H L M O
wide /waɪd/ = ADJECTIVE: geniş, büyük, yaygın, kapsamlı, engin, bol, enli, ferah, ardına kadar açık; ADVERB: tamamen, ardına kadar, iyice, alabildiğine, adamakıllı; USER: geniş, çok, geniş bir, çapında, genişliğinde, genişliğinde

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
wish /wɪʃ/ = NOUN: dilek, istek, arzu, umut, isteme; VERB: dilemek, istemek, umut etmek; USER: dilek, arzu, istediğiniz, isteyen, istiyorsanız, istiyorsanız

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
within /wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için; PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında; NOUN: iç, iç kısım; USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan

GT GD C H L M O
without /wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda; PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden; CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin; USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden

GT GD C H L M O
work /wɜːk/ = NOUN: iş, çalışma, eser, görev, işleme, emek, işyeri, yapıt, meşguliyet; VERB: çalışmak, işlemek, iş yapmak, işe yaramak, çabalamak, meşgul olmak, başarılı olmak, oynamak, mayalanmak, etkili olmak, seğirmek, oynatmak, koparmak, sızdırmak, işletmek; USER: çalışma, çalışmak, iş, işe, çalışmaya

GT GD C H L M O
worked /wərk/ = ADJECTIVE: işlenmiş; USER: işlenmiş, çalıştı, çalışmış, çalıştım, çalışan

GT GD C H L M O
working /ˈwɜː.kɪŋ/ = NOUN: çalışma, iş, işleme, işletme, çaba, üretme, halletme, mayalanma, kazı; ADJECTIVE: çalışma, çalışan, iş, işleyen, yeterli, temel; USER: çalışma, çalışan, çalışıyor, iş, çalışmaya

GT GD C H L M O
works /wɜːk/ = NOUN: eserler, çalışmalar, işler, iş, fabrika, yapıtlar, yapı, atölye, imalathane, tesis, istihkâm; USER: işler, çalışır, çalışıyor, çalışan, işleri, işleri

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
would /wʊd/ = VERB: -cekti, -caktı, -erdi, -ermi, -ermiydi; USER: -cekti, olur, mi, istiyorsunuz, olurdu, olurdu

GT GD C H L M O
years /jɪər/ = NOUN: yıl, sene, yaş; USER: yıl, yaşında, yıllarda, yaş, yıldır, yıldır

GT GD C H L M O
yet /jet/ = ADVERB: henüz, daha, yine de, hâlâ, şimdiye kadar, hatta, şimdiye dek, sonunda; CONJUNCTION: ama, ancak, yine de, buna rağmen, oysa; USER: henüz, yapılmamış, Olduklarım, ama, gönderilmemiş, gönderilmemiş

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
young /jʌŋ/ = ADJECTIVE: genç, küçük, yeni, acemi; NOUN: küçük, yavru; USER: genç, Küçük, genç bir, konuklar genç, konuklar genç

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

GT GD C H L M O
yours /jɔːz/ = PRONOUN: seninki, sizinki, seninkiler, sizinkiler, sizlerinki; USER: seninki, sizinki, senin, sizin, sizindir

731 words